Güneştepe
Tarihi geçmişi hakkında kesin bilgilere ulaşılamayan ancak rivayetlerle oluşan bilgilere göre yığma bir tepe olan Güneştepe içerisinde tarihî eserlerin bulunduğu tahmin edilmektedir.
Eskiden etrafında bir sur olduğu ve sur içerisinde adının Ehmedek (İç kale) Mescidinin kaydını, İstanbul ‘da Başbakanlık arşivindeki tapu kayıtlarından öğrendiğini yazar, rahmetli İbrahim Hakkı Konyalı.
Arşivdeki vesikalardan iç kalenin, Kiçikapu denilen küçük kapısının yerini ve surun temellerinin Belediye Encümen Eski başkanlarından rahmetli Ömer Bozkır’ın ifadelerine göre görüldüğü söylenir.
Çocukluğumuzda bu tepede eski eserlerin olduğunu ve definecilerin eskiden yaptığı söylenen, tepenin içine doğru inen bacamsı bir kazıyı hatırlıyoruz.
Güneştepe’ye, türbenin yanındaki ana giriş kapısından içeriye girilir. Yukarıya uzanan dar bir toprak yol ile tepesine çıkılır. Tepe kısmı düz bir alandır.
Piknik ve mesire alanı olarak kullanılması yanı sıra bir kısım alkol kullananların ölçüsüz ve taşkın hareketleri zaman zaman aileleri tedirgin etmiştir. Kolluk kuvvetlerin çok da sık olmayan denetimleri ile sükûnet sağlanır.
Cumhuriyet İlkokulu’nda iken öğretmenlerimizin götürdüğü, özellikle yılsonu derslerinin bir kısım gezi gözlem konuları oralarda işlenir. Yol boyu nasihatler çekilir.
Güneştepe ’den Güneş’in doğuş ve batışını hiç seyrettiniz mi?
Doğuşunu izlemedim ama batışı, ürperti verirdi. Uzayıp giden çam ağaçları, gözümüze değil hayalimize girer ve korku salardı. Hafiften esen rüzgârın belirli belirsiz hışıltıları, iğne yaprakların arasından geçerken çıkan ıslık sesleri, doğrusu tüylerimizi diken ederdi.
Biliyorum, bunlar çocuksu duygular ama hâlâ altmışın üzerindeki bir adama bunları hatırlatarak yazdırıyorsa, siz de okuyorsanız her halde bir hatırası olmalı.
Akşamın, ilk karanlığın çöktüğü bir zamanda Güneştepe’nin arkasından, garajın üst tarafındaki evimize gitmem gerekti. Tepenin üzerinden mi yoksa yan tarafındaki türbenin olduğu yoldan mı gideyim?
Yolda türbe, tepede arkasından ne çıkacağı belli olmayan ağaçlar, vakit akşamın ilk karanlığı. Yukarıda her ağacın yanından geçerken ürpermeler, yolda ise on beş adım boyundaki türbenin yanından geçerken duyacağım ve yaşayacağım korku. İkincisi daha ehvenüşşer geldi ve defalarca Fatiha ve Ayet-el Kürsi’yi hatim indirerek türbeli yoldan geçiyorum.
Diğer zamanlarda bile çocukken türbenin yanından yalnız geçmemeye dikkat ediyoruz.
Ne gariptir ki insanımızın bu nev’i türbelere çaput bağlama batıl inancını burada da görüyor ve o çocuksu aklımızla bile bir anlam veremiyorduk. Dua, çok açık ve çok geçerli bir müracaat yoludur. Rabbimiz, her çeşit vasıtaya müracaatı reddederek, doğrudan kendisi ile irtibat kurulmasını emrederken, onların yüzü suyu hürmetine manasında vesile yapmaya ruhsat da var iken, bizim insanımızdan bazılarına ne oluyor da hâlâ bâtıl ve asılsız şeylerin ardından gidiyor, inanıyor? Hakikaten, bunu anlatamıyoruz.
Biliyorum, sizlerin de hem bu batıl inançlar ve hem de hatıra yazımızın konusu Güneştepe hakkında pek çok görüş ve anılarınız vardır.
Sonraki zamanlarda üzerine yapılan ve belki de şimdilerde eklenen yapıları bizim anmamızı değil, gelecek neslin anmasını bekliyorum. Her ne kadar üçüncü evladım (ortanca oğlum) Abdullah Sait, o hastanede dünyaya gelse de. Evet, benim hatıramdan bahsetmekten ziyade onun hatırası daha aziz ve kıymetli olduğu gerçeğine saygım gereği bunu derim. Kıymetli dostum Dr. Orhan Kaşlıoğlu’nun bu hastanenin bir dönem başhekimi hatırasına da.
Bu yazıya ekleyeceğiniz yorumlarınızla, Güneştepe hatıralarının zenginleşerek tarihe bir emanet bilgiyi emanet edeceğinizi de.
Sevgili Mehmet hoca eline sağlık güzel bir konuya değinmişin ‚güneş tepeyi bilmem ama köyümüzde Gülündüsen deresi dediğin gibi hâlâ daha etkileyici korkutucu dere olarak kaldı‚ oradan geceleri Kadıobası köyüne gelip gitmek mesele olurdu‚ oradaki derede 20 yaşında bir genç köyün delikanlısı öldürüldü, cenazesini görmüştük belki o çok etkiledi selamlar sevgilerimle