Fiilin âmirini tanıma

Avatar photoPosted by

Fiilin âmirini tanıma

Fiil, geriye doğru; kesb, irade ve meyelân merhalesi sürecinde gelişirken fiilin rengini tayin eden âmiri aramıştık.

Dışarıdan ya da içeriden bir tahrikle meyelân başlarken ilgili hislerle hayal dünyası tasvirleri üretir ve akıl onları âmirin emri isteğinde eleyip, irade basamağında tercih yapılıp kesble fiil vukuu bulur.

Duygular hayal dünyasında yer ve şekil alırken iki yönlü istikamet kazanır. Kimi duygular bir tarafa doğru meyleder diğeri de tam aksi istikamete yürür. Aradığımız âmir ise bu iki yönün tayininde baskın olandır ya da fiilin kimlik ve rengini belli edendir.

İşte tam da bu esnada, mazideki malûmatımızda yer alan misaller hatıra geldi.

ormandaki iki yol stok fotoğrafı

Bir seyahate çıkan yolcunun önüne çıkan iki yol ağzındaki yol tarifçilerin ifadeleri hatırlandı ve o sağ ya da sol yola sevkte, onların yönlendirmesi buradaki meselemize ışık oldu.

indecisive and lost man chooses the right path stok fotoğrafı

Vakıa Suresi’nin 27-41 ayetlerinde meymene ve meş’eme diye sağ ve sol yol tanımlarından hareketle o yolun vasfını belirten yol tarifçilerin hüviyetinin melekî-şeytanî, hayırlı-şerli-, iyi-kötü, kalbî/vicdanî-nefsî gibi sıfata sahip oldukları anlaşılır.

Kalbin karanlık köşelerinde yatan manalar[1] ifadesi de bu konumuza yol açıcı. Kalbin yakınında lümme denilen merkezden meleklerin ilham, şeytan ya da nefsin vesvese attıkları bilgisinden hareketle âmirin mahalli tayin edilir.

Bediüzzaman “insanın fiilleri kalbin, hissin temayülâtından çıkar.”[2], derken kalbî olan hayır, hissî olanı da nefsi olarak anlaşılabilir mi? Ki bu tesbitinin devamında şöyle der: “Hayır ise yapar, şer ise kendini çekmeye çalışır.” İşte hayır-şer olan bu iki cephenin temsilcisini ya da iki kutup başındakini, fiillerin âmiri olarak görmek mümkündür.

Fiillerin âmirini arama ve tanıma bahsinde karşımıza çıkan iki komuta kademesinin tevhidle alâkası yok. Fiilin yaratılması söz konusu olursa o zaman âmir elbette Allah’tır zira yaratıcı tektir. Burada söz konusu teklifî kadere muhatap olan cüz-i ihtiyârînin hayır-şer seçiminde tesirli olan iki tepe unsurdan bahsediyoruz.

Yirmi Yedinci Söz’de geçen; “Kalb, bir kumandan gibi, letaif askerleriyle kahramanâne maksada yürüsün.[3], ifadesindeki kalb; dünyanın, ahiretin, vücudun ve kibrin terkinde söz sahibi olarak âmiriyetinin sevkinde kalbin, tek başına değil de kendine bağlı olan latifelerini alarak beraberinde çekip çevirmesinden bahsedilir. Dolayısıyla burada işlemeye çalıştığımız âmiriyetle alâkası olmamalı.

Hem mesele, ahlâkî sorumluluğu gerekli kılan helâl-haram noktasından da ele alınmamalı zira o ayrı bir konu. Burada söz konusu edilen bir fiil zuhur ediyorsa ve bunun da hayır ya da şer gibi rengi söz konusu ise işte bu renk ve kimliği tayin edeni bahsediyoruz ve onu anlamak istiyoruz.[4]

Mehmet Çetin

12.03.2024 Yeni Foça İzmir

[1] Bediüzzaman Said Nursi, Muhakemat (2016), s. 97 (Unsuru’l-Belâgat)

[2] Bediüzzaman Said Nursi, Eski Said Dönemi Eserleri (Hutbe-i Şamiye), 2017, s. 265

[3] Bediüzzaman Said Nursi, Sözler (2016), s. 560

[4] Yazımıza yaptıkları yorumlarıyla katkıda bulunan; Abdülbaki Çimiç, Ahmet Çetin, Erdal Ağralı, Hidayet Koçak, Ethem Göktürk, Yusuf Doğan, Bekir Sevinç, Orhan Veli Bahar, Ramazan Karaoğlu, Tanıl Şereflioğlu, İsmail Erol ve diğer dostlara teşekkürler.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir