Risale-i Nur’da “olmasaydı” ifadelerinin kaderî tahlili 6
Geçen haftaki yazımızda işlenen bu bölümün yarısını neşretmiştik. Bu hafta, risale metni ve devamındaki kısa metni tekraren buraya alıyoruz:
“Kısmet ve kadere itiraz hükmünde olan şekvalar ve “Böyle olmasaydı şöyle olmazdı.” diye birbirinizden gücenmeyiniz. Ben anladım ki, bunların hücumundan kurtulmak çaremiz yoktu, ne yapsaydık onlar hücumu yapacak idiler. Biz sabır ve şükür ve kazaya rıza ve kadere teslim ile mukabele ederek tâ inayet-i İlahiye imdadımıza gelinceye kadar, az zamanda ve az amelde pek çok sevab ve hayrat kazanmağa çalışmalıyız.”[1]
Cebriye ve Mutezile’yi Ehl-i Sünnet istikametinden ya da ifrat ve tefriti, vasat çizgisinden saptıran bir noktaya dikkat edilmelidir. Neticenin hâsıl olmasındaki sebeplerden birinin yokluğundan yapılan yorumla o neticenin olmayacağını ya da olacağını iddia etmek kaderî bir hata olur. Meselâ Kader Risalesi’nde geçen; “Cebriye der: Tüfek atmasaydı yine ölecekti. Mutezile der: Tüfek atmasaydı ölmeyecekti.” ifadesini ele alalım.
Burada iki ayrı kaderî hata var. Ölümün vukuunu tüfek atma sebebine bağlamakla kader devre dışı yapılır. Diğer yandan sebebi, devre dışına alarak tüfek atmasaydı yine ölecekti, yaklaşımıyla iradeyi cebrî itaat ve kabule zorlamak da hatadır.
Eşya ve hâdisenin yaratılışında sebep, elbette bir vesiledir amma amir makam değildir. Hikmetler âlemi olan bu imtihan dünyasında ise yaratılan hemen her şey sebep ile vuku bulmaktadır. İşte kader ve iradenin uyumu, bu hassas dengede yatar.
- Şarta bağlı kullanımlar noktasından olmasaydı ifadesinin mütalâası
Risale-i Nur’da “olmasaydı” kelimesinin kullanımının kaderî tahlilindeki tesbitlerde, bu kelimenin şarta bağlı olarak kullanıldığı da görülür. İnsana sunulan kulluk teklifinin zembereği olan cüz-i ihtiyârînin ehemmiyetine dikkat çekmek için yapılan şu ifade ise bir durum tesbitidir.
İşte bunlardan bir metnin mütalâası şöyle olabilir:
“Sual: Diyorsun ki: “Teklif saadet içindir. Halbuki ekser-i nâsın şekavetine sebep, tekliftir.[2] Teklif olmasaydı, bu kadar tefavüt-ü şekavet de olmazdı?”
Cevap: Cenab-ı Hak, verdiği cüz-ü ihtiyarî ile ef’al-i ihtiyariye âlemini kesbiyle teşkil etmeye insanı mükellef kıldığı gibi, ruh-u beşerde vedia olarak ekilen gayr-ı mütenahi tohumları sulamak ve neşv ü nemalandırmak için de beşeri, teklif ile mükellef kılmıştır. Eğer teklif olmasaydı, ruhlardaki o tohumlar neşvünema bulamazdı.”[3]
Bu metinlerde, sonraki mevzuyu teyid, tekid ve takviye için şart kılma metodu tatbik edilmiştir. Aynı zamanda kulluk teklifi ile imtihana gönderilen insanın eline verilen cüz-i ihtiyârîsiyle çekirdek olarak verilen duyguların gelişmesi vukuatı üzerinden, iradesiyle vaki olan kesbine de dikkat çekilir.
Olmuş bitmiş vakıalarda teselli bulmak için “olmasaydı” ifadesinin kullanımına ruhsat verilir. Yaşanmış hâdiselerden ders çıkarmak, tedbir almak, işlenen meselenin anlaşılması için istimal edilen anlatım metodları arasında kullanılmasında bir mahzur olmamaktadır. Kaderi tenkidi hissettiren manada kullanılması ise caiz değildir, büyük hata olur.
Mehmet Çetin
29.11.2022 Yeni Foça İzmir
[1] Said Nursi, Şualar (YAN, 2017), s. 340
[2] Kulluk teklifi olarak anlaşılmalı.
[3] Said Nursi, İşârâtü’l-İ’caz (YAN, 2017), s. 252
Hüseyin Keskin, Kocaeli
Risale i Nur, bu asrın insanı ve hadiseleri tahlil etmiş, problemleri Kur’ân ışığında çözmüştür. Bizlere hazır reçeteyi sunmuş bize de gereği gibi okumak ve anlayarak yaşamak düşüyor.
Hasan Hüseyin Çeşitçioğlu
” keşke demeyin o şeytandır” diye bir hadis hatırımda.
İlk musibetten sonra pişmanlık anlamında keşke için değil de; kaderi tenkit manasında sıkça keşke için söylenmiş olmalı…