Atmasaydı’nın hayata yansımaları

Avatar photoPosted by

*Kader Risalesi’nin Mütalâası kitabımızdan

Kader Risalesi’nde bahsedilen ‘tüfek atmasaydı’  ifadesinin acaba, günlük hayattaki yansımaları nelerdir ve bu anlatımdan hangi dersler çıkarmalıyız?

Atsaydı, atmasaydı diye tartışanlar acaba kadere vakıf mı? Yahut şöyle de soralım: Başa gelmiş bir hadise sonrası şöyle olsaydı ya da böyle olsaydı tartışmasını yapanlar, kaderin ince sırlarını biliyorlarda, onun için mi vakıanın kritiğini yapıyorlar? Yok, eğer hadiseden ders çıkararak, aynı hatanın tekrarlanmaması için mi değerlendirmede bulunuyorlar?

İkincisi faydalı olurken, birincisi tehlikeli mecraya sokar.

Meselâ, Müslüman ve etkili tarihçi der ve dedirtir: Şu tarihî olayda; şu nokta şöyle olsaydı sonuç böyle olurdu. Bu tarihi olayda şu nokta şöyle olmasaydı; sonuç böyle olmazdı. Ülkenin kaderi konusunda tesirli olan kişileri öne sürerek o olmasaydı, bugün şunlar olurdu. Bir âlimin öne sürdüğü mühim bir programı ehemmiyetli görenler de; eğer o program uygulanabilseydi, bugün bunlar yaşanmazdı, gibi misalleri çoğaltabiliriz. [1]

Başa gelen hâdiseleri sorgulamadan güya kadere teslimiyetçi yaklaşım, gizli ve adı konmamış Cebrî yaklaşım olup, o hâdiseye sebep olanların hukuk önüne çıkarılmaması gibi haksızlığa meydan verilmiş olur. Ki bir kısım güya teslimiyetçi görüşlü ama esasında idarede zayıf karakterler ülke genelindeki hâdiselere de aynı yaklaşımda bulunup, uhdesindeki sorumluluğu örtbas etmek isterler. Onların vazifesi, makamı gereği sıfır hatalı şekilde hizmet etmektir ki ferdî âlemde kadere sığınmak bir çaredir ama yönetici makamındakinin sığınması acziyettir ve olmamalıdır. Yönetici makamında maharet; hak hukuk ve tedbir gözeterek meşveret ve adaletle idare etmektir. Yönetici konumundakinin cebrîlik vartasına düşmemesi çok mühimdir. Tarih bunun kötü örnekleri ile doludur.

Konunun burasında işlenen mevzu ile alâkalı olarak Âl-i İmrân Sûresinin 156. Âyetini hatırlayalım.

“Ey iman edenler! Sizler, sefere çıkan veya savaşa giren kardeşleri hakkında -Allah sonunda bunu kalplerinde bir hasret acısı kılsın diye- “Onlar yanımızda olsalardı ölmezlerdi ve öldürülmezlerdi” diyen inkârcılar gibi olmayın. Hayat veren de öldüren de Allah’tır; Allah yaptıklarınızı görmektedir.”

Münafıkların, doğru düzgün, Allah ve kader inançları bulunmadığı için seferi veya savaşı ölüm sebebi olarak değerlendirmişlerdir. İşte bu sebeple yüce Allah, mü’minleri uyararak kâfirler ve münafıklar gibi yanlış inançlara sapmamalarını ve yanlış düşüncelere kapılmamalarını emretmektedir.

Ayetten muktebes olarak şöyle ifade edelim: Nisa Sûresi’nin 78. Âyetinde belirtildiği gibi “Her nerede olursanız olun ölüm, size yetişir, son derece sağlam kaleler içinde de bulunsanız yine kurtulamazsınız.” Ölüm, Allah’ın takdiridir. Bu takdirin uygulanması için savaş, sefer gibi şeyler de sebeptir.

Sonucu, sebebe bağlamak itikaden hatadır. Sebeb ortadan kalksa da, tüfek atmasa da cinayet yine olacaktı yaklaşımı Cebrî anlayışa götürür, hata olur. Sebebi tesirli gören ‘atmasaydı ölmeyecekti’ yaklaşımı ise Mutezilî anlayışa götürür, bu da hatadır.

Doğru ve isabetli olanı ise, sonucun olmasında vesile olanı sadece sebep görüp, başımızı, sebebin de yukarısına kaldırıp takdir-i İlâhîyi okumak, tedbiri aldıktan sonra rıza ile teslim olmaktır. Sonuca ilişkin olarak bir hüküm yürütmekten ziyade Allah’a havale etmek itidalli olanıdır.

Önceki asırların Haricî mezheplerinin şimdiki asırdaki yansımalarından olan pek çok akım, görüş ve yaklaşımlar zuhur ediyor. Bunlar ne kadar farklı isimlerde zuhur ederse etsinler karakteristik olarak aynı zihniyeti temsil ediyor ve insana huzur vermediği gibi insanlığa da asayiş sağlamıyor. Bu sebep ile itikad ve özellikle kader konusundaki hassasiyet ve titizliğe dikkat etmek gerekir.

Sonuç olarak, Tüfek atmasaydı, ölmesi bizce meçhul.” ifadesinin hayatta şuurla kullanımı hakikaten çok önemlidir. İtikad konusunda titiz davranmak için yaşanmış hadiselerin değerlendirilmesinde ders çıkarmakla beraber ihtimalli davranmak ve konuşmak daha isabetli olanıdır. Meçhul ifadesinden kasdımız “bilemeyiz”dir, susmak değil. Susmamız ise İlâhî iradeye saygıdan kaynaklanmaktadır

Mehmet Çetin

03.12.2019 Yeni Foça İzmir

[1] Bu konu hakkında bir makale için bak. Hüseyin Çeşitçioğlu, https://www.risalehaber.com/sapik-mutezile-20774yy.htm

One comment

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir