El titremesi ya da el titretilmesinde irade nerede?

Avatar photoPosted by

El titremesi ya da el titretilmesinde irade nerede?

El titremesi ile elin titretilmesinde hassas bir nokta vardır.

İmam-ı A’zam şöyle der:

Hareket etmekle, hareket ettirmenin arasında fark olduğunu söylüyoruz ki birincisi (hareket etmek) kendi ihtiyârı ile olur. İkincisi ise (hareket ettirmek) kendi ihtiyârı ile değil, hareket etme mecburiyeti içinde hâsıl olur.”[1]

Hareket etmek, kendi ihtiyârı ile olduğu için elin titretilmesi kulun kendi iradî hareketidir, sorumluluk taşır. Kendi ihtiyârı ile değil, hastalık gibi kendi iradesi haricî bir hareket ile elin titremesinde sorumluluk yoktur.

İmam-ı A’zam, hareket ettirmeyi tercihe bağlı fiile; hareket etmeyi ise zorunlu fiile bağlar. Bu cümleden hareket ile elin titretilmesi kişinin iradesi ile olurken, elin titremesi ise irade haricî bir hareket ettirici ile olmaktadır. Doğrusu, titreme ile titretilme arasındaki fiil benzerliği bizi yanıltmamalı. Titreme ve titretilme ya da hareket etme ile hareket ettirme sembol kelimeleri ile ifade edilen bu mevzu; iradenin dâhil olduğu husus olması sebebiyle kader ve irade konusu ile alâkalıdır. Bu izah, elin titretilmesi içindir ve elin titretilmesi ve harekete getirilmesi, ona yön verilmesi konusunda kul, kesbi ile vardır. İşte burada var olduğuna dayanarak, oradaki itibarî ve hükmî olan titretme konusunda kendine güvenen kul, elin titremesine ne diyecek acaba?

İradesi dışında eli titreyen kişinin eğer titretme fiilinin yaratılmasına müdahalesi olabilse idi elinin titremesini ister miydi? Gelin bunu bir de Mevlâna’nın dilinden dinleyelim:

            “Ey gönül! Fark için bir örnek getir; cebri, iradeden farklı bilmek için.

            Titremeyle titreyen bir el vardır; -bir de-senin yerinden salladığın bir el vardır.

            Her iki hareketi Hakk’ın yaratması bil. Ancak bu, onunla karşılaştırılamaz.

            Onu salladığından pişman olursun. Titreyen kişiyi nasıl pişman görürsün?”[2]

“Kaderimde varmış?”, doğrudur; yapılan her şey, olan biten her şey, kaderdir ve kaderdendir, bu doğru bir ifadedir. “Ne yapayım, kaderimde varmış!” ile insan, sorumluluğunu kadere atamaz. Elini harama hareket ettiren, bu hareketi kendi iradesi ile yapar. Bu ifadeyi; başa gelen acılarını hafifletmek, ağır gelen hayat yükünü hafifletmek, teselli bulmak için kaderi suçlama olmaksızın kullanmasına ruhsat var. Aynı insan, bir hastalıktan mütevellid titreyen eli için de “Ne yapayım, bu titreme, bu musibet benim kaderimmiş, başa gelen çekilir, ben de sabredeceğim.”, diyerek o musibete dayanmalıdır. Ancak, o hastalığın gelmesine kendi tedbirsizliği, vazifesini tam yapmaması, kötü alışkanlığı gibi kendi iradesinin hatalı kullanımıyla olduysa sorumluluğu kadere veremez. Evet, her şey kader ama sorumluluk, yapana aittir.

Hakikaten, insan elinin titremesini ister mi? Asla! Titretmede söz alan insan, el titremesinde niye susar?

Mehmet Çetin

14 04 2022 Yeni Foça İzmir

[1] Fıkh-ı Ekber, s. 115

[2] Mevlâna Celâleddîn Rûmî, Mesnevî, c. 1, s. 85 (Prof. Dr. Adnan Karaismailoğlu)

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir