Dört pencereden iki bakış açısı
Mana-i harfî, mana-i ismi
Zaman zaman karşılaşılan bu terimler, muhtevasındaki manalara ‘mana-i harfî’ noktasından sembolize ederler ki, harf ile isim arasındaki fark çok mühimdir. Mana-i harfî, kendinden hariç manaları ifşa ve işaret eder; mana-i ismî ise kendine ait manaları ifade eder. Sahiplenme duygusuyla eşya ve hâdiseye bu iki zaviyeden bakılırsa şu sonuç ortaya çıkar: Mana-i harfiyle bakılırsa hakikaten her şey geçici, mana-i ismiyle bakıldığında üzücüdür.
Cüz, cüz’î; küll, küllî
Mesnevî-i Nuriye’de geçen şu ifade, Cüz, cüz’î; küll, küllî konusuna örnek bir metindir:
“Evet, cismine verilen hayat sayesinde, geniş duygularınla âlem-i şehadet üzerinde cevelân etmekle filcümle cüz’îyet kaydından kurtulmuşsun. Ve keza, insaniyet itâsıyla (bahşedilmesiyle) bilkuvve “küll” hükmündesin. Ve keza, iman ve İslâmiyet ihsanıyla bilkuvve “küllî” olmuşsun. Ve keza, marifet ve muhabbetin in’amıyla muhit bir nur olmuşsun. Binaenaleyh, dünyaya ve cismanî lezaize meyledersen, âciz, zelil bir “cüz’î” olursun. Eğer cihazatını insaniyet-i kübra denilen İslâmiyet hesabına sarf edersen, bir “küllî” ve bir “küll” olursun.”(1)
“Cüz-küll ilişkisinde, parça-bütün ilişkisi hâkimdir, parça ile bütün arasında bağ zayıftır. Küll, bütündür, cüz ise bütünün bir parçasıdır. Cüz, küllün bütün özelliklerinden sadece bir tanesini üzerinde barındırır. Meselâ; kuş bir küll’dür, yani bütündür, kanat ise bu küll’ün bir parçasıdır. Kuş denilince bütün aza ve özellikleri akla gelir; ama kanat denildiği zaman, sadece kanat ve kendine mahsus özelliği akla gelir. (2)
Cüz’î-küllî ilişkisinde ise; cüz’î, küllînin küçültülmüş bir modelidir. Küllîde ne varsa, hepsi cüz’îde de vardır. Cüz’î ile küllî, keyfiyeten aynı, kemiyeten farklıdır. Küllîde azametli ve haşmetli olan meseleler, cüz’îde de aynen; ama küçültülmüş olarak vardır. Cüz’îye bakarak küllî hakkında fikir edinilebilir. Meselâ; serçe cüz’î iken, serçe nev’î küllîdir. Serçe nev’inde ne varsa aynısı bir serçede de vardır. Sadece sayı/kemiyet farkı vardır. Yani, “Küllî cüz’îde dâhildir; cüz’inin ispatıyla küllî de ispat edilmiş olur.”
“Küllî, bir cins, bir topluluk, bir şahs-ı manevî; cüz’î ise o küllînin bir ferdidir. Demek ki, küllînin fertleri var. Küllün ise fertleri değil parçaları, kısımları vardır. Bütün bunlardan kast edilen mana ise: Bir küllün parçaları yahut küllînin fertleri ayrı ilâhlara isnat edilemez. Parçayı kim yaratmışsa bütünü de o yaratmıştır. Yani, ‘Bir insanın elini ayağını Allah (cc) yarattı denirse, insanı da mı Allah(cc) yarattı?’ denilmeyeceği gibi, Bir insanı Allah(cc) yarattı denildiğinde bütün insanları da Allah(cc) mı yarattı, denilmez.(3)
İçmek, küllî irade; su içmek, cüz’î iradedir. İnsanın iradesi genelinde küllî iken bir şeye yöneldiğinde cüz’î irade olur.
Mehmet Çetin
15.05.2022 Yeni Foça İzmir
Dipnotlar
1.Mesnevî-i Nuriye (Onuncu Risale), s. 235
2.İşârâtü’l-İ’caz (2017), s. 20; M. Fahri Utkan, https://www.yeniasya.com.tr/m-fahri-utkan/risale-i-nur-da-cuz-cuz-i-kull-kulli-kavramlari_392350
3.Ramazan Çalışan, yorum kısmı, https://www.yeniasya.com.tr/mehmet-cetin/zikru-l-cuz-iradetu-l-kull-usulu_563771