İhlâs Risalesi okumaları 19
Bakara/41 ayetteki “Benim ayetlerimi, az bir dünya menfaatiyle değiştirmeyin” ikazını ” az” değil de “çok menfaat ile mi değişelim?”, şeklinde farklı anlaşılacakmış gibi gözüküyor.
Elbette öyle anlaşılmamalı ancak ayet bu ifade düzeni içerisinde inzal olduğuna göre bundan ne anlamalıyız?
Muhtemelen bu tarz yaklaşıma en güzel cevap, Hz. Osman’ın (ra) tarihe mal olan şu vakıası olsa gerek.
Medine’de bir kıtlık senesinde Hazret-i Osman (ra) Şam’dan yüz deve yükü buğday getirir. İnsanlar bir miktar buğday satın almak için Hazret-i Osman’ın kapısında toplanır ve isterler. Kimisi ücretiyle kimisi hayrına. Fakat Hazret-i Osman (ra) ketum gibi,
-“Size satılık buğdayım yok. Sizden daha çok veren var.” diyor, buğdayı satmaya yanaşmıyor.
İçlerinden daha yüksek fiyat teklif edenler olur, fakat Hazret-i Osman (ra) hiçbir fiyata razı olmaz. En son bire yedi teklifi yapılır ama o her yüksek teklifi azımsıyor,
-“Hayır! Daha fazla kâr veren var!” diyor.
İnsanlar kırgın ve üzgün bazıları da onu fırsat düşkünü olarak görür. Vaziyeti, Hazret-i Ebu Bekir’e (ra) bildirerek şikâyet ederler. Halife Hazret-i Ebu Bekir, Müslümanların şikâyetini dinledi ve
-“Bu işte bir gariplik var. Bana öyle geliyor ki, siz onun sözünü iyi anlayamadınız. O (ra), Resulullah’ın (asm) damadıdır. Cennetle müjdelenmiştir. Halkın ihtiyacını fırsat bilip ondan kâr ve çıkar elde edecek kimse değildir. Böyle davranmasının mutlaka bir hikmeti vardır. Siz onu yanlış anlamışsınızdır. Buyurun, beraber gidelim, bakalım ne diyor.”, der.
Hep beraber Hazret-i Osman’a giderler ve Hazret-i Ebu Bekir (ra):
-“Ya Osman! Bunlara buğday vermemişsin. Nedir mesele?” diye sorar.
Hazret-i Osman (ra):
-“Ya Emire’l-Mü’minîn! Bunlar benim malımı çok ucuza kapatmak istiyorlar. Bir ölçek buğdayımı yedi dirheme almak istiyorlar. Oysa bire yedi yüz kâr veren varken, ben bunlara çok düşük fiyata neden vereyim? Yüce Allah, her bir iyiliğe karşılık 700’e kadar ecir ve mükâfat vereceğini va’detmiyor mu? Böyle kârlı bir ticaret varken, ben ne diye malımı onlara satayım?”” diyor.
Hazret-i Osman’ın (ra) daha sonra yüz deve yükü buğdayı Allah rızası için Medine’nin fakirine fukarasına sadaka olarak dağıttığını kaynaklar yazıyorlar.[1]
Anlaşılıyor ki, dünya bedeli ne kadar küçük ve hakir, ahiret ücreti ne kadar yüksek ve onurludur!
Onlara rahmet ve yine onların şefaatine nailiyeti dilerken bu meselenin ihlâs ile ve hassaten İhlâs Risalesi’nde yer etmesindeki sırrı anlayamadık, denilirse, şöyle bir pencere açalım o zaman.
Yapılan iman hizmeti, eda edilen her nevi ubudiyet, öylesine bir bedel mukabili olmalı ki, beşerî hiçbir ücret, yaratılmış hiçbir mahlûk onu karşılayamamalı illa ki Allah’ın rızası bu babdaki beklentiye tam, hakiki ve yegâne bir cevap ola.
O halde ey nefsim ve ey hizmetine illâ bir ücret bekleyen kardeşim! Allah rızası gibi bir bedel, neyine yetmez!
Mehmet Çetin
21.09.2019 Yeni Foça İzmir
[1] Tirmizî, Menâkıb: 19; Hayâtü’s-Sahâbe, 2: 97; http://www.fikih.info/kuran-ayetlerini-az-bir-bedele-neden-satamayiz/
Mustafa Balıkçı’nın yorumu
Selâmün aleyküm,Mehmet Bey kardeşim.
Hayırlı işler dilerim.
Yazılarınızı takip ediyor,hiç kaçırmadan okumaya çalışıyorum,özellikle bu son zamanlarda ki, İhlâs Risalesi Okumaları yazı serisini çok beğendim ve tebrik ve takdirlerimi arz ediyorum, Allah razı olsun bilhassa,bu günkü yazınızda (Benim âyetlerimi az bir dünya menfaatiyle değiştirmeyin.) Meâlinde ki, çokların tam olarak anlayamadığı konuyu Asr-ı Saadet te yaşanan bir vakıa ile çok mükemmel bir izahat olmuş.Hemen bende Facebook ta paylaştım.Tekrar tebrik ederim, Allah razı olsun ve kaleminize kuvvet versin.
***
Çok teşekkür ederim. Rabbim sizlerden de razı olsun. Amin. M.Ç.