Zülfikar yazıları-3
Hoca ve hafızların ihtiyacı olan Zülfikar’ın, Üçüncü Makamında Mu’cizat-ı Kur’âniye Risalesi namıyla tanınan Yirmi Beşinci Söz ve Zeyilleri vardır.
Yirmi Beşinci Söz; mülhidler tarafından tenkid ve itiraz edilen âyetlerin veya bir başka ifade ile hakkında vesveseye düştükleri âyetlerin her birisini, harflerine varıncaya kadar tahlil ederek mu’cizeliğini ilân ve isbat eden harika bir tefsirdir.
Belâgat ilmi ve Arapça ilimler zaviyesinden de son derece dikkat çekici özelliklere sahip olan bu eser, hakkında şüpheye düşürülmek istenilen âyetlerin savunulması konusunda hoca ve hafızlara fevkâlade yardımcı olacak kıymetli bir tefsirdir.
Kur’ân’ın, yirmi beş tarifinin yapıldığı ifadelerle başlayan bu eser mücerred (delilsiz) değil, aksine müberhen (delilli)dir. Evvelâ Kur’ân’ın belâgatı başlığı altında i’cazı ilk kısımda anlatılırken İkinci Suret kısmında ise; nazmındaki cezalet ve metaneti, manasındaki harika belâgati, üslûbundaki harika eşsizliği, lâfzındaki harika fesahati, beyanındaki üstünlüğü âyetlerden getirilen zengin ve engin harika misallerle izah ve isbat edilir. Kur’ân’ın görülmedik derecede çok özellik ve manaları ihtiva edici olan harika câmiiyeti hususunda; lafzındaki câmiiyet, manasındaki câmiiyet, ilmindeki câmiiyet, bahislerindeki câmiiyet, üslûb ve îcâzındaki ( veciz oluşundaki) câmiiyeti pencerelerinden yapılan tahlillerde âyetlerden getirilen örnekler; güncel konulara ve hayata ışık tutar. Geçmişe, geleceğe ve ayrıca yaratılışa ait gaybî bilgilendirmeler yapılır. Her asırda tazeliğini nasıl koruduğu gerçeğine, zaman ve mekân üstü kaynaktan gelmesine dikkat çekilir. Kur’ân medeniyetinin esasları ile mevcut medeniyetin esaslarının mukayesesi yapılır. Bu cümleden olmak üzere mevcut medeniyetin bütün tedbirleri ile hâlledemeyip beşerin başına; “Ben tok olayım, başkası açlıktan ölse, bana ne!” ile “Sen çalış, ben yiyeyim.” ifadeleri ile sembolize edilen tehlikeli anlayışın zenginler ve fakirler arasını açtığını, anarşiyi körüklediğini ifade eder. Çözüm olarak; merhamet ve şefkatin zenginlerde, hürmet ve itaatin fakirlerde tesisi için faizin kaldırılması ve zekatın esas kılınması ile olacağı anlatılır.
Çok evlilik, mirastaki dağılım, resim/foto/suret, kadın hakları, tesettür, müzik, tiyatro, sinema, roman, edebiyat hakkında âyet kaynaklı izahlar ve isbatlar yapılır. Her bir âyetteki insan tabakalarının hisseleri dile getirilir.
Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan’ın genelindeki selaset (ahenk), selâmet, tesanüd (dayanışma), tenasüb (uyum), teâvün (yardımlaşma), tecâvüb ( cevap verme) gibi zaviyelerden pek çok özellikler, âyetli misallerle anlatılır. Âyetlerin hatimelerindeki fezleke (özetleme) ve Esma-i Hüsnanın muazzam uyumla sıralanmasına yine pek çok âyet delil getirilerek dikkat çekilir. Evvela kâinattaki faaliyet ve eserleri nazara verir. Onlardaki İlâhî san’atı anlamak için aklı dâvet eder. Fiilleri tafsil edip kanaat verir, icmal edip hıfzettirir. Parçadan bütüne, bütünden parçaya örneklemelerinin olduğu âyetî değerlendirmelere dikkat çekerek esmaya bağlar. Sürekli değişimde olan bütüne ait parçaların zikri ile sabit hakikatler suretinde tutarak, onda her an tecelli eden nuranî, küllî esma ile nasıl katagorize edildiği ve bütün bu harekât ile tefekküre davet eder. Böylece Rububiyet dairesindeki faaliyette vahidiyetin azam tecellisini-meselâ-Âyete’l-Kürsî’nin âyetlerinde gezdirerek şirkin mümkün olmayacağı anlatılır. Neticenin tahakkuku için sebebi vesile kılarken; sebebin de neticenin gerçekleşmesinde tesirinin olmadığı ve sadece izzetinin gereği olarak vesile olduğu anlatılır.
Yirmi Beşinci Söz’de anlatılanlar elbette bu kadar değil, dahası var.
Mehmet Çetin
22.07.2017 Yeni Foça İzmir