Bediüzzaman’ın, bu mübarek vatanın manevî bir kurtarıcısı olması cihetiyle, iki dehşetli belânın defedilmesi için matbuat lisanı ile hizmete işareti çok manidardır. Bu iki belâdan birisi anarşiliği yetiştiren dinsizlik cereyanı, diğeri İslam âleminin itiraz ve ithamlarıdır. İfsadın engellenmesi, uhuvvetin tesisi İslami hizmetin önünü açacak önemli icraattır. Böylesine önemli icraatın yapılmasında Kur’anî tavsiye olan asrın silahı ile teçhiz edilmek gerkiyor. Matbuat lisanı bu noktadan bir kere daha ehemmiyet arz ediyor.
Matbuat lisanı ile hizmetin yapılmasının önemini erken anlayan Zübeyir Gündüzalp, heyecanla endişesini “Keşke bir lahana yaprağı kadar gazetemiz olsa da” diye dile getirir. Üstadın dün yaptığı lahika hizmetinin bugün matbuat ile devamı gerekiyordu.
Miracda Resul-i Ekrem’e (asm) çok şeylerle beraber cennet ve cehennem gösterilince gözü ne şaştı ve ne de aştı, zira O, görmeden görürcesine iman ediyordu. Peki biz? Bizim için görsellik fevkalâde önemlidir. Kesin olan bir şey var ki o da göze ve kulağa hitap eden televizyon ve medyanın, sadece kulağa hitap eden radyodan daha etkili olmasıdır.
İnsanımızın ifsat edilmesinde görsellik çok etkilidir. Dolayısıyla tamirat o noktada yapılmalıdır.Bunun için başta gazete olmak üzere basın ve yayının bütün organları kullanılarak tamirat hizmeti organize edilmelidir.
Ancak bu hizmetin ölçüleri neler olmalıdır? İşte bu noktada Zübeyrî çizgi önem kazanmaktadır. Ayrıca, Zübeyrî çizginin özellikleri nelerdir?
İstişarenin, kesinlikle hizmetin merkezine oturtularak, istisnasız ihlas ile Risale-i Nur’un prensiplerini gelişen ve değişen hayatın şartlarında güncelleyerek sadakat ile devam eden bir çizgidir. İman hizmetini değil dünyevi maksatlara, uhrevi maksatlara bile alet etmemek çok önemlidir. Risale-i Nur’dan alınan dersle adalet terazisinde hakkın tarafında olmayı varlık gayesi olarak bilip; en çok pusuda bekleyen fitne odaklarının işine yarayacak kıyasıya bir çatışma içindeki ehl-i iman tarafları, hak, adalet, vicdan ve şefkat prensipleri ekseninde itidal, sükûnet ve sağduyuya çağırarak uhuvvetin kuvvet bulması Zübeyrî çizginin alametidir.
Üstadın vefatının ardından, Cemaatlerinin duruşunu gösteren Zübeyrî çizgi; yapılan hataların ikrah ve tashihi ile yenilenen doğrulamalarla kardeşlerine istikamet verir. Bu duruş sonraki yıllarda gelen fitnekâr entrikalara rağmen tarzını hiç bozmadı. Müsbet hareket; pasif ve durağan değil, yerinde ve zamanında yapılması gereken ama asayişi muhafaza etmeyi netice veren formülü ile uygulanmaktadır.
Zulüm içerisinde tecelli eden adalet; bölünmelere rağmen ısrar ve sadakatla misyonun muhafazasına, kemiyete revaç verildiği zamanlarda keyfiyete sadakatla önem vermek, hepsi Zübeyrî çizgiye ikramdır, tasdiktir, teşviktir.
Bu çizgiyi anlamak, hazmetmek ve uygulamak o kadar da kolay değil. Müfritâne irtibatın, meşveretin kararlarına tabi olmanın, en yakınların bile çoğunluk kazandığı farklı düşüncelerin baskısında ve karşısında sadakatinden taviz vermeyen ama, akıl ve hikmetli hareketi ile takdirlere mukabil istikametini şükürle devam ettiren bir manadır.
Bugün artık, Said Nursi’nin şahs-ı manevisi bir manada Zübeyrî çizgi ile devam ediyor. Üstad Hazretlerinin vefatının 54. yıl dönümü vesilesi ile dile getirdiğimiz Zübeyrî çizgi istikametle devam etmektedir, etmelidir ve edecektir, inşallah.
Mehmet Çetin
18.03.2014.Çiftehavuzlar.Çiğli.İzmir
Not. Değerli kardeşim Bilâl Sürücü’nün çok kıymetli annesi Ayşe Sürücü’nün vefatı sebebi ile merhumeye Allah’tan rahmet, evlat ve sevenlerine sabır diliyorum.