Her babanın kendine en hayatî vazife edindiği evladın rahat etmesi maksadıyla mal bırakma arzu ve gayreti, ilerleyen yaşımda, daha fazla dikkatimi çekmeye başladı. Dolayısıyla iç sorgulamalarıma zaman zaman dostlarımı da dâhil ederek dertleşme çemberi sürekli genişliyor.
İşte bu yazıyı okumakla siz de dâhil olacaksınız, şöyleki:
Tecrübe edinenlerin ifadeleri, başından geçenlerin nedamet ve tavsiye dolu ikazları, kendilerini zaman zaman haklı çıkarmakla beraber yine de endişelerim izale olmuyor.
Bunu okuyucularımla da dertleşerek paylaşmak, belki müşterek bir kanaati oluşturmak, bir çözüm veya çareye yönlenmeye vesile olur ümid ve duasıyla bu yazıyı kaleme aldım.
Evet, anne ve babamız dünyaya gelmemize vesile olduğu gibi biz de evladımızın hayata gelmesine vasıtayız. Bu nokta kaçırılmamalı; vesile ve vasıtayız, yani malik ve sahip değiliz. Allah, insanoğlunun neslinin devamındaki değişmez kuralı koyarken “Rezzak, Rab ve Malik”iyeti bize vermemiştir. O vasıflar, sadece Allah’a aittir.
İlahiyat bilgilerinin ötesinde beşeriyet tecrübesi noktasında meseleyi deşmek istemiştim.
Deşmeyi bir hatıra ile derinleştirelim:
Rahmetli babam Hacı Niyazi Çetin ile yine rahmetli Hacı Mehmet Tüylüoğlu Amcanın dertleştikleri bir sohbetlerindeyiz. Mehmet Amca, o zamanlar bir rahatsızlığının tedavisi için Ankara’ya gidiyor, yüklü ödeme yapıyordu. Her ikisi aynı derdin müşterekliği içerisinde mal ve mülkün evlada miras bırakılmasını konuşuyorlardı. Bu sohbette Mehmet Amcanın şu ifadesini hiç unutmuyorum:
“Hacı Ağa! Malını, sen hayatta iken evlâdına paylaştır, lâkin mühim bir miktarını da kendine bırak. Ahir ömürde hastalık var, yoksulluk var. Elindekinin hepsini verirsen, evlâdının eline bakarsın. Mal, senin elinde kalırsa evlâdın o malın yüzü hürmetine sana bakar. En iyisi mi, onların rahatı için ihtiyaçlarını görecek kadarını ver, geri kalanı sende kalsın, ne olur ne olmaz. Dünyanın binbir türlü hâli var.”
Evet, bu ibretli nasihat; daha çok, ileri yaştakilere lâzım olacaktır. Hele bir de malı mülkü varsa, o zaman iyi dinlemeliler ve bu makalede bir kısmı yapılan tavsiyelere kulak vermeliler.
Bir ömür boyu çalışmanın birikimi, eskiden beri evlâda teslim ve devir edilir, bazen kabir öncesi bazen de kabir sonrasında.
Bırakılan mal, evlâd için iyi olmasıyla beraber kötü olduğu da yaşanan ve bilinen gerçeklerden.
Allah’ın takdirini unutmamak kaydıyla eğitim ve terbiyenin iyi yapılıp ahlâklı yetiştirilmesi; çoğu zaman evladın hayırlı çıkmasını, bırakılan mirasın akıllıca kullanarak ziyadeleştirilmesini netice vermektedir.
Buraya kadar her şey iyi ve ümit verici ama ya evlâd, hayırsız çıkarsa! O zaman ne olacak? Birbirlerine düşmelerine sebep olan o mirasın yüzünden yıkılan kardeşlikler ve yuvaları işittikçe, mezar taşlarına yazılan, şarkılarla haykırılan şu ifadeler kulaklarımızda yankılanır oldu:
Mal bıraktın, mülk bıraktın üşüştük
Kavga ile niza ile bölüştük
Üç-beş karış toprak için dövüştük
Mezarında hüzün ile yat baba
Evlatlarım etsinler diye rahat
Satmadın geçindin kıt kanaat
Evladından sana olsun nasihat
O dünyada malın varsa sat baba
Rabbim, atamıza rahmet eylesin, evlâdımızı hayırlı kılsın, amin.
Mehmet Çetin
31.07.2017 Yeni Foça İzmir
One comment