Bediüzzaman Hazretlerinin İslâmköy’lü kadim talebesi Hafız Ali Ergün’ün Barla Lâhikasında geçen bir mektubu[1] bize hayatî ders verir.
Küçük bir mesele münasebetiyle “Gücenme” konusundaki sorulara izah getirir. Evvelâ sadâkat ve teslimiyetinin ifadesi anlamında, hayatının her safhasında kıymetli ve o hayatı, pervane gibi ateşte yanma pahasına da olsa emri yerine getirmeye her an hazır olduğunu takdim ile girer. Hayat ve Risale-i Nur ile tanışmak gibi kıymetli bir hediyeyi ihsan eden Cenâb-ı Hak için o hediye sarf edilmez mi? Bahçıvan, fidanların daha iyi büyümesi ve hayvanlardan korumak için alt dalları keser, ta ki yükselsin. O fidanların bu muameleye itirazları hak değildir. Zira önceki hâlinde kalsalardı hem hayvanlar koparacaktı ve hem de toprak altında çürüyüp gidecekti veya kırılıp kuruyacaktı. Hasta, ameliyata muhtaç olduğu bir durumda iken, doktorunun müdahalesini gönül huzuruyla kabul edip teşekkür etmelidir.
Üstadına gönlünü açan Hafız Ali ağabeyimiz mübalağasız çok kusurlu olduğunu nefsine kabul ettirdiğini ifade eder. Hatta dizlerine, beline, boğazına kadar değil boyunu aşan kusur ve hata çamurunda çürümek üzere iken Hızır gibi yetişip, Lokman gibi Kur’ân eczanesinden kaynaklanan ilâçlarla Üstadının, tedaviye başladığını ifade eder. Hayatının Risale-i Nur ile manasını bulmasına vesile olan Üstadına feda etmeye hazır olduğunu da takdim eder. Ve bu sözü, Denizle Hapishanesinde Üstadının yerine şehit düşmesiyle yerini bulur.
Kardeşler arasındaki kardeşlik, gücenmek ve tarafgirliği kaldırmaz. Yaşanan musîbetlerin verdiği asabîlik cihetiyle kusura bakılmamalı. Kısmet ve kadere itiraz nevinden şikâyetler yapılmayıp, “Böyle olmasaydı şöyle olmazdı.”, diyerek gücenmemelidir. Kardeşler arasında gücenme damarını sinsice tahrik eden müfsitlere karşı bu fırsatı vermemek lazım. Haysiyet ve şerefini hatta sevinçle ruhunu kardeşleri uğruna feda etmeye hazır olan
Bediüzzaman Hazretleri mektuplarında Nur Talebelerinin kendi aralarındaki ifadelerinden dolayı gücenmemesini ısrarla ister. Müsamaha ile karşılanıp, “Kardeşimin bu ifadesi ona gücenmemi gerektirmemelidir. Benim kusurumun ıslâhı için söylediği veya söylettirildiğini tatlı ikaz olarak anlamam lazımdır. Bunlar bir manada şefkat tokadıdır demem lâzım.!”diyerek nefsin ıslâhına ve kardeşliğin ziyadeleşmesine çalışmalıdır. Geçmişteki gücenmeleri bu bakış açısıyla değerlendirip hayırla anmaya dönüştürmek, gelecekte daha az gücenmeleri hazırlar.
Ulvî sadâkatiyle; birinci Süleyman, selim kalbiyle; ikinci Süleyman Rüştü, müstakim aklıyla; Küçük Lütfi, İkinci Sabri, Üç cesetli ama bir ruh sahiplerinden Hafız Ali gibi daha pek çok sıfatlarla Üstadı tarafından takdir edilen Hafız Ali ağabeyimize Allah’tan rahmet diliyoruz.
Mehmet Çetin
23 06 2015 Yenifoça İzmir
[1] Barla Lâhikası/197