Şahs-ı manevî, sistem ile kuvvetlendirilmeli

Avatar photoPosted by

Şahs-ı manevî tahlilleri-4

Birbiriyle münasebetli olanların ortak hareket tarzı sistemi oluştururken, bildiğimiz şahs-ı manevînin de “sistem” ile doğrudan bir benzerliği var. Söz konusu “hareket tarzı”; şahıstan ziyade şahıslardan müteşekkil manevî şahsiyetin temsili manalarını ihtiva ederken ihtiyaç oldukça yeri ve makamına göre şahısları da temsil eder.

Karakteristik vasıflar diye de isimlendirilebilen mevzu; Nur dairesinde, umum Risale-i Nur Külliyatı muhtevasında olup, Nur Talebeleri tarafından yıllardır uygulana gelen teamül hâlini alan düstur ve prensiplerdir.

Üstad Bediüzzaman, söz konusu şahs-ı manevîyi zaman zaman sistem ile âdeta özdeşleştirerek meselâ “Hüsrev Sistemi”, “Hafız Ali sistemi” gibi isimlendirmeler ile tarz noktasında kilit isimler olarak bu ağabeylerin şahsında temerküz eden vasıfları kategorize ederek pratize eder.

Hüsrev Ağabey vasfını, Nur Hizmetinde kendine daha yakın hissedenler onunla hareket ederken, Hafız Ali ve devamında Zübeyir Gündüzalp vasfını kendi tarzına yakın ve muvafık hissedenler de bugün Zübeyrî tarz diye dillendirilen anlayış ile hizmetlerini sürdürürler.

Zaman, şahıs zamanı değil, şahsı-manevî zamanıdır, noktasından hareketle zamanla şahs-ı manevîyi temsilen geçmişte kullanılan Hüsrev- Hafız Ali sistemi ifadesi bugün artık sadece “sistem” olarak ifade edilir oldu.

Olsun, meseleyi isimde ısrar etmek yerine mana ve muhtevaya dikkat ederek artık bundan sonra sistemi konuşmak lazım.

Birbirilerinin güzel ve müspet huy ve davranışlarından etkileşerek ve aralarındaki samimi kardeşlik münasebetlerini Allah rızası niyetiyle ve artırarak sürdürülmesinin bir düzen dâhilinde, prensip ve teamüller doğrultusunda sağlam temellerle ikâme edilmesi şahs-ı manevînin en güzel yansıması, sistemin kemâli anlamına gelir.

Zaman yürürken sistem de tesanüdle kemâle erer.

Bir müessese düşünün ki muhtevasındaki bütün birimlerinin çalışma, yetki ve sorumlulukları sistematize edilmiş. Orada her çalışan; işleyen sistemde vazife, mesuliyet ve salahiyetlerini bilerek hareket eder, muamele devam eder. Hangi şahıs gelirse gelsin, bu düzene yani sisteme uyarak işini yapar. İşte bu kurum istikbale emin adımlarla yürür.

Sistemin verimli çalışmasında, her makamdaki vazifelilerin dirayetle çalışması çok hayatîdir. Şahısların dirayet ve gayretlerinden müteşekkil şahs-ı manevî, ziyadeleşen tesanüd oranında kuvvet bularak tecelli eder.

Sisteme tabi olan; şahıslar değişse bile sistemi esas aldığı için hizmet sağlıklı devam eder, dolayısıyla şahs-ı manevî mukavemetini muhafaza eder.

Sözün özü şu ki; Risale-i Nur, talebesinden ittihad ve tesanüdü istemesinden hareketle Risale-i Nur’un şahs-ı manevîsi ile de ehl-i imana moral, ümit ve huzur kaynağı olsun; uhuvvet, muhabbet ve ittihadı tahakkuk ettirsin.

                                                                                   Mehmet Çetin

05.Temmuz.2020 Yeni Foça İzmir

 

 

 

 

 

 

One comment

  1. Rafet Kavukçu’nun yorumu
    Üzerinde çalışmaya değer mühim bir mevzu..
    Kanaatimce Hüsrev’in sistemi derken Hüsrev’in hizmet tarzı ifade edilmiş oluyor.
    Fakat pratikte, hem Nurculuğun tarihçesinde hem de genel İslâm tarihinde, rehber durumunda olan kişilerin farklı hizmet tarzları zaman içerisinde, devam eden süreçte, farklı hiziplerin, mesleklerin hatta mezheplerin doğmasına sebep olmuştur.
    Nurculuk özelinde sosyolojik olarak bunun araştırılması gerekir diye düşünürüm.
    Hatta bu süreç devam edegelmekte, yeni yeni hizipler ortaya çıkmaktadır.
    Neticede sadece hizmet tarzı farklılığı değil, birbirine zıt mantalitede hizipler oluşmaktadır.
    Hüsrev’in peşinden gidenlerin Latin yazısına geçenleri reddetmesi gibi..
    Tarikatlarda da benzer durumlar daha yaygın olarak görülüyor.
    Kısacası başlangıçta belki masum ve makul olan bir tarz ifrata varan bir vaziyete dönüşebiliyor. Şia’da olduğu gibi..

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir