Zariyat/58 ve Hûd/6 surelerindeki ayetlerde hakikî rızkın Allah’ın taahhüdü altında olduğu ifade edilir. İnsanın hatalı seçimi karışmadığı müddetçe doğru tercihlerle rızkını bulacak, namus ve izzetini muhafaza edecek.
Risale-i Nur’da rızk-ı mecazî olarak ifade edilen hakiki olmayan rızkın temininde insanın hatalı tercihleri ile muhtemel sıkıntıları anlatılır ve doğru davranışa işaret edilerek ubudiyet çizgisine çekilir.
Rızıkta hatalı tercih zan ile başlar, anlayışla gelişir tahrik ile uygulanır. Zannı besleyen ihtiyaç duygusu kişinin anlayışını nefisten gelen baskın tahriklerle dışa yansıtır. Zarurî olmayan ihtiyaçlar kesin ihtiyaç sınıfına dâhil edilir. Çevrenin tesiri, gelenek ve göreneğin etkisiyle alışkanlık oluşarak terk edilemez hâle geliyor. İşte bu mânâdaki rızık anlayışı ayette söz edilen kısımdan olmadığı için, elde edilmesi çok pahalıya mal olmaktadır. Mahlûkatın sultanı olan insanın izzeti, hakikî olmayan rızkın temininde rencide edilerek zillete düşürülmektedir. Bazen alçak insanların ayaklarını öpmek anlamındaki mânevî dilencilik vaziyeti, bazen de ebedî hayatının nuru olan mukaddes değerlerini feda etmek suretiyle o bereketsiz uğursuz malı alır.
İnsanların sıkıntılı ve yoksulluk zamanında aç ve muhtaç olanların elemlerinden vicdan sahibi olanlar o garibanlara acımasıyla meşrû olmayan kazançlarındaki lezzetini acılaştırıyor. Böylesine acip bir zamanda, şüpheli mallarda, zaruret derecesinde almayı yeterli görüp fazlasından sakınmak lâzımdır. “Haram maldan zaruret derecesinde alınır, fazlası alınmaz.” kuralı istikametince gerçekten zor durumda kalan bir insan ölmeyecek kadarını alır, tok oluncaya kadar yiyemez. Hem, yüz aç insanın gözleri önünde tam bir lezzetle yenilmez.
Karşılaşılan sıkıntıları zaruret derecesinde görerek verilen fetvaya uydurulup haramı helale dönüştürmeye gerekçe olamaz. Her sıkıntı zaruret derecesinde değildir. Zaruretin derecesi gayet açıktır o da “ölmeyecek kadar”ıdır. Her sıkıntı ölümcül değildir. Diğer taraftan hayatın bütünüyle imtihan olduğu hatırdan hiç çıkarılmamalıdır. Allah’ın isin ve sıfatlarının eşya ve hadisede tecelli ederken bizim üzerimizde de tecelli ettiğini unutmamalıyız. Cennetin ucuz olmadığı anlayışı bu sıkıntılarda dayanma gücümüze güç katmalıdır. Cehennemin lüzumsuz olmadığı anlayışı ise sakınmaya gayret vermelidir. Sıkıntılarda sabrı iyi anlayarak yerinde kullanmak en etkili ve en doğru davranış biçimidir. Öfke patlamalarından, tepkisizlik ve vurdumduymazlığa kadar tepki tercihlerinde sabır çok önemlidir.
Rızkın kazanılmasında sabır yerinde ve doğru kullanılması ile hakikî rızık tercihi ile kul, hasenatı Rabbinin bir ikramı bilir ve şükreder. İktisat ederek ailecek karşılaşacağı sıkıntılara dayanır. Tedbirle beslenen şükürle bereketlere nail olur. Hayatı istikamete girer.
Mehmet Çetin
16 08. 2015 Çiftehavuzlar Çiiftehavuzlar Çiğli