Na’büdü Mütalâaları-22
Bakara suresinin, Külliyatta geçen âyetlerinden 32. Âyeti 151 adet geçmekle birinci sırayı almakta. Derslerimizin sonunda okuduğumuz ve meleklerin nedametini ifade eden bu âyetten sonra 255. âyet olan Âyet-el Kürsi 99 adet geçmekle ikinci sırayı alır. 163. ayette geçen “Lâilâhe illâ hu” ile 54 tekrar ile üçüncü sırayı alır. Yazımızın konusu olan 286. âyet ise 37 tekrarla 4. sırayı almaktadır.
Bu ayetteki ilk “Rabbenâ” lı dua cümlesi külliyatta umumi olarak 32. âyetin önünde ve sonunda zikredilmekte. Hemen umumi olarak bu dua cümlesi sadece dua olarak geçmekte iken Sekizinci Şua’da biraz daha farklı geçer. Burada Üstad, Risale-i Nur’un kıymet ve ehemmiyetini beyan ederken şu ifadeleri söyler: “Ben kasemle temin ederim ki: Risâle-i Nur’u senadan maksadım, Kur’an’ın hakikatlerini ve imanın rükünlerini teyid ve ispat ve neşirdir. Hâlık-ı Rahîmime yüz binler şükrolsun ki; kendimi kendime beğendirmemiş, nefsimin ayıplarını ve kusurlarını bana göstermiş ve o nefs-i emmareyi, başkalara beğendirmek arzusu kalmamış.”[1]
Burada rahmetli Üstadım, Risale-i Nur’a yapılan medih ve muhabbetin hedefinin Kur’an ve iman hakikatlerini ilân etmek maksadı olduğunu, iman zaaf ve şüphesine düşenleri davet ederek, dikkatlerini çekip, cesaretlendirerek hakikatleri göstermek olduğunu ifade eder. Nihayet içindeki niyetinin ifadesinin ardından “Ey Rabbimiz! Unutur veya hataya düşer de bir kusur işlersek bizi onunla hesaba çekme.” [2], diyerek, duasını eder.
Bu âyette dört çeşit dua geçer. İlk üç duanın başında “Rabbenâ” hitabı vardır. Dördüncü duada ise beş ayrı nidamız vardır.
İlk duamızda “Unutur veya hataya düşer de bir kusur işlersek” şeklinde unutma ve hataya düşme konusu ile dikkatler çekilmekte.
“Ümmetimden hatanın, unutmanın ve cebren kendilerine yaptırılmış olan şeylerin hükmü kaldırıldı, affedildi.”[3], hadisindeki müjdesi ile unutmak kat’i olarak affın konusu iken mü’minlerin dualarında unuttukları şeylerden dolayı Cenâb-ı Hak’dan af talebinde bulunmasının hikmeti nedir?
Unutmak bazen mazur görülebileceği gibi bazen da mazur görülememektedir. Tekrar etmeyen ve mütalâada bulunmayarak Kur’an’ı okumayı unutan insan mazur sayılmaz. Ancak devamlı okuduğu halde olmadık yerde unutan insan mazur sayılır. İşte bu nev’i unutmalarda mesuliyet yok. Ancak, mazur sayılamayan unutmalarda kişi, tekrar tekrar hatırlamayı terk edip, hatırlatıcı vesileleri yapmamakla hata yapmış olur, bunun için Rabbinden af talebinde bulunması doğru olur. Rivayetlerde, unutmamak ve hatırlamak için Efendimizin (asm) parmağına ip bağladığı anlatılır.
Allah’a inanan, seven ve korkan kul, yasaklanan hareketleri, unutma ve hatadan dolayı yapabiliyor. İşte böylesi durumlarda iradesini ve takdirini kullanarak dua eder. Yani adeta kul şöyle der: “Eğer unutma sebebi ile hesaba çekilmem söz konusu ise ey Rabbim, beni onunla muaheze etme.” Bunun için de kul duasını yapmalı.
Her duada bir şey istenilmeyebilinir. Rabbimize tazarru ve niyazdır sadece. Hatta bu dualarda Rabbimizin vaat ettiği şeyler de tekrarlanarak edilir. “Efendimizin lisanı ile vaat ettiğin mahşer günü yüzümü kara çıkarma, Sen en güzel hüküm koyucu ve affedicisin.”, şeklindeki dualar ile unutmanın affedileceğini bilip ama yine de mağfiret için af dilemek yerinde bir harekettir.
Hesaba çekileceği korkusu ile unutmaması için, insan hafızasını diri tutar. Bu da nefse zor gelir. Bunun için de dua etmeli.
Unutmak bir manada terk etmektir. Yapmamız gerekeni terk etmek, yani unutmak. Bu nisyan için de dua edip “Ey Rabbimiz! Unutur veya hataya düşer de bir kusur işlersek bizi onunla hesaba çekme.” duasını yapmalıyız.[4]
“Onlar Allah’ı unuttular, Allah da onları unuttu.”[5], manasındaki tehlikeli unutulmaktan Allah’a iltica ederek yine duaya sarılmalıyız. Zira acz, fakr sahibi olan insanın tek sığınağı duadır, vesselâm.
Mehmet Çetin
12.12.2011-Çiftehavuzlar-Çiğli-İzmir
[1] Şualar1140
[2] Bakara 286
[3] Fahreddin Razi, Tefsir-i Kebir c.6 sh. 105
[4] Fahreddin Razi, Tefsir-i Kebir c.6 sh. 106
[5] Tevbe,67