Na’büdü Mütalâaları-26
Risâle-i Nur Külliyatı’nda on yerde geçen bu âyet, Rabbenalı âyet-dualarımızın önde gelenlerindendir. Bu âyeti Bediüzzaman Hazretleri de eserlerinde dua olarak işlemiştir. Ancak duanın işlendiği yerler ise dikkat çekmekte.
On sekizinci Mektubun, “Üç Mesele-i Mühimme”sindeki müşkül konuların ardından bu dua yapılır. Yirminci Mektub’un İkinci Makamı sonunda bu dua okunuyor. Onaltıncı Söz, Yirmi Beşinci Söz, Otuzuncu Söz, Otuz Birici Söz ve Otuz Üçüncü Söz’ün sonunda yapılan bu duaya bizi de teşvik eder, okumamız istenir âdeta. O halde buyurun okumaya:
“Rabbimiz! Bizi doğru yola erdirdikten sonra kalplerimizi eğriltme, katından bize rahmet bağışla; şüphesiz Sen sonsuz bağışta bulunansın.”[1]
Hidayete ermenin, hidayet yolunda istikametle giderken, dalâlete düşmemenin duasıdır bu âyet. Külliyatta geçen yerlerde de bu ayet istikametinde konular işlenir, suallere cevap verilir ve sonunda Üstad ile münacatımızı yaparız.
Kur’an-ı Kerim’in Medenî âyetlerinden olan bu güzel dua, ümmet-i Muhammed’in (asm) dilinde münacat olarak yıllarca okunmuştur. Hassaten ilimde derinleşenlerin ısrarla ve ihlâsla okudukları duadır bu âyet.
Ehl-i Sünnet bu âyeti isabetlice yorumlar. Kalb, hem imana ve hem de küfre yönelmeye elverişlidir. Kulun meyl ve sebep olarak, Allâh’ın iradesi ve kudreti ile kalb imana veya küfre yönelir.
Rabbimizden, öncelikle kalbimizi batıl ve bozuk inançlara meylettirmemesini talep ederiz. Ardından da marifetullah nurları ile münevver olmasını isteriz. Bütün azalarımızı bu istikamette istimal ve kullanılmasında muvaffak olmayı niyaz ederiz. İşte bunları da rahmeti ile yapmasını, bizi bağışlamasını ifade ederken imanımızın gereği bir tespitte daha bulunur şöyle ifade ederiz: “…şüphesiz Sen sonsuz bağışta bulunansın.”
Rahmeti ile yapmasını isterken, aslında rahmetin çeşitlerini de talep ederiz. Bunları sıralayalım; kalbimizde imanın olması birinci olanıdır. Bu iman, marifetullah nurlarının gittikçe kemale ermesi ile manasını bulur. Sonra uzuv ve organlarda itaat ve kulluk nurunun bulunması. Sonra dünyada emniyet, sıhhat ve geçim vasıtalarının bulunması. Sonra, ölüm sekeratının kolay olması. Sonra, kabir suallerine kolay cevap vererek, karanlıktan halas olması. Sonra, kıyamet ve mahşerde mizanın kolayca verilmesi gibi rahmet çeşitlerini “bize rahmet bağışla” manasının içerisinde ifade ederek duamızı yaparız. Böylece özetle Rabbimizin rahmetinin en mükemmelini ister ve dua ederiz.
Yapılan bu duanın arkasından Rabbimizden bağışta bulunmayı talep ederiz. Zira O, sonsuz mağfirette bulunandır. O Vehhab’dır, herkese istidat ve istihkakına göre istediğini verendir. O, vermek istedi; onun için bize istemeyi verdi. Biz de istiyoruz, rahmetini ve hidayetini.
Hidayet ve dalâlet mukayeselerinin yapıldığı Risale-i Nur Külliyatı bütünüyle iman ve küfrün muvazeneleriyle dolu ve bu kıyaslamalarla akıl ikna, kalb tatmin oluyor.
Bu dua ile Rabbena’nın geniş halkasına dâhil olarak evvela vücudumuzdaki zerre ve hücrelerle beraber Rabbenâ diyoruz. Sonra bütün inananların halkasına dâhil olarak duamızı yapıyoruz. Daha sonra dünyamız ve kâinattaki bütün mevcudat ile beraberce herkesin yaptığı kendi hal dilleri ile Rabbenâ nidalarına dâhil oluyoruz. Bu halka görünen görünmeyen, bilinen bilinmeyen, canlı cansız, maddî manevî her ne kadar mevcud ve gayr-ı mevcud var ise, hepsi ile beraber yapılan Rabbenâ hitabı ile Rablerinden hidayet, istikamet, nimet ve mağfiret isterler. İşte bir Rabbenâ hitabı, âlemi kuşattı.
Bu ayeti defalarca okuyan Resul-i Ekrem’in (asm) hemen yaptığı ve eşi Hz. Aişe (ra) vasıtasıyla bize tavsiye ettiği duasıyla bitirelim.
“Ey kalpleri evirip çeviren Allah’ım! Kalbimi dinin üzerine sabit kıl.” Âmin.
Mehmet Çetin
28.12.2011-Çiftehavuzlar-Çiğli-İzmir
[1] Âl-i İmran, 8