Yaşanan her hâdise, mazinin hülâsasını ve müstakbelin işaretini muhafaza eder. Akıllı kişi, geçmişten aldığı dersleri gelecekte uygulayarak hataları daha aza indirir.
Risale-i Nur’un telifi ve Nur Hizmeti, Üstad Bediüzzaman Hazretleri vesilesiyle Allah’ın bir lütfü olarak ikrâm edildi. Zübeyir Ağabeyin gayreti ve diğer ağabeylerin yardımıyla meşveret tesis edildi. Devam eden dönemde Zübeyir ağabinin öncülüğü ile M. Nezihi Polat’ın gayretiyle neşir hayatı başlatılan Yeni Asya, Mehmet Kutlular ağabeyin müstakim dirayetiyle bugünlere taşındı.
Muhtıra ve ihtilâl dönemlerinde meşrûiyet sınırlarında kalınması, hürriyet, adalet ve hukukun üstün tutularak korunmasını sürekli Risale-i Nur kaynaklı hayatî prensipleri neşredilerek ikaz ve irşad vazifesi yapıldı.
Fitnenin her tezgâhı, cemaatin bölünme ve parçalanmasını temin etme maksadıyla yapılırken yara alınmıyor ve fire verilmiyor değildi, bunlar imtihan içindeki imtihanlardı. İmtihan, ferdî hususî alandan cemaatî sahaya kadar geniş kapsamlı devam ediyordu.
İmtihan, olumsuza, ihtilâfa takılanları ayıklarken müsbete ve istikamete işaret ve teşvik ediyordu.
Şimdi ders alma zamanı, her zaman olması gerektiği gibi. Hizmetin bugüne taşınmasında emeği ve gayreti geçen bütün büyüklerimizi hayır ve rahmetle anarken, hataya düşenler için mağfiret temennisi içerisinde olmalıyız. Adalet ve şefkat duyguları basiret, feraset ve belâgatle kullanılmalıdır.
Yeni Asya Nur cemaati, bir kere daha tecrübe ile isbat etti ki hizmetin selâmeti meşveret ve şûrâ ile mümkündür. Allah’ın rahmeti, ittifak ve ittihad üzerinedir ki cemaat olma hâli budur. Bu keyfiyeti, kemiyet ile karıştırmamak elzemdir.
Bundan sonrası, öncekinden daha tecrübeli ve daha az zayiatlı olmalıdır. Sistem daha da güçlendirilmelidir. Dünyevî tuzaklara takılmadan, Risale-i Nur’daki esas ve prensiplerle muhkemleştirilmelidir.
Sosyal medyanın ne kadar güçlü olduğu malûmdur. Bu alanı kullanan her kardeşimiz kişisel duygularına kapılmaksızın, şuurlu Nur Talebesi olma vasfını kaybetmemelidir. Bu medyanın kişiselliği ile mahremiyeti de yoktur. O anlık duygu ve öfke patlamaları ifadelerinin, cemaatin aleyhine kullanılmak üzere arşiv edildiği unutulmamalıdır.
Unutulmaması gereken bir konu daha var. Vazife alan kardeşlerimizin muhafazalarına duâ ederken, dikkatli takdimlerimizle de korumalıyız. İyi niyetlerle yapılan yükseltmeli, uçurmalı takdimlere muhatap olan kardeşlerimizin de nihayetinde bir nefis taşıdıkları göz ardı edilmemelidir. Onları uçurucu takdimleri yaparken nefisleri ile niçin imtihan edelim ki? Bu hareketimiz, kardeşliğe yakışmaz.
Bir şey daha var: Her ne olursa olsun bütün meselemiz meşveret ile halledilmelidir. Dava ve konusuna muhatap haklı şûrâ; bütün kuvvetini, haktan, tesanütten ve ihlâstan almalıdır.
Artık en küçük mahalden umumi şûrâya kadar yeni bir dönem açılmıştır. Geçmişten ders alarak geleceğe hazırlanan Nur Talebesi; şimdiyi, çok daha şuurlu, hikmetli ve basiretli yaşamalıdır. Geçmişi rahmet ve hayırla anmak, şimdiyi ibretle yaşamak ve geleceğe ümitle bakmak ve hazırlanmak zamanıdır.
O halde tazece “Bismillah” demeliyiz.
Mehmet Çetin
12.05.2016 Batıkent Ankara