Geçen hafta Bakara suresindeki 129. ayetin mealini başkasının mealinden vermiştik. Aşağıda ise, Risale-i Nur’da Üstadın ve Yeni Asya Neşriyatın mealinde nasıl ifade ediliyor, onu tedkik edelim.
“Onlara Kitabını öğretecek, kâinatın yaratılış sırlarını ve gayesini bildirecek ve onları inkar ve isyan kirlerinden temizleyecek.” mealinde bu âyeti Birinci Şua’nın On Birinci Âyetin zikri ile beraber Onuncu ve On İkinci âyetinde de aynı mevzuyu ifade eden başka ayetleri zikreder. Onuncu âyette : “Allah hikmeti dilediğine verir…”[1] ile On İkinci âyeti ise: “Sizi inkar ve günah kirlerinden temizler, size Kur’an’ı, kâinatın gayesini ve sırlarını öğretir.”[2] meallerindeki âyetlerini görüyoruz.
On Birinci Sözde “hikmet-i âlemin tılsımını ve hilkat-i insanın muammasını ve hakikat-ı salâtın rumuzunu”n bir parçasını fehmetmek isteyenlere anlatırken bir manada bu âyetlerin de tefsirinin yapıldığını anlıyoruz.
Külliyatta bu âyetlere umumî meal olarak şu ifadeler var: “Kur’an hikmet-i kudsiyeyi size bildiriyor, sizi manevî kirlerden temizlendiriyor.”[3] Bütünüyle Külliyat Kur’an’daki kudsi hikmetleri, tılsımları, muamma ve rumuzları ta’lim ettirmektedir.
Bu vasfı ile Risale-i Nur; hayat nizamının müracaat kitabı olan Kur’an-ı Kerim’in bu asırdaki tefsiri, O’nun ilk müfessiri Efendimizin (asm) hadis-i Şerif ve Sünnet-i Seniyyesinin bu zamana taşıyıcısı, açıklayıcısıdır. Ayrıca yanlış anlamaların da tashih edicisidir.
Zikredilen tılsım, muamma ve rumuzun idraki, imanı ve tatbiki ile kalbin manevî kirlerden temizlenmesi tarif ve temin edilmekte. Bu talime Risale-i Nur kasdî bir surette dahildir. Zira Risale-i Nur’un şahs-ı manevisinin mümessili ism-i Hakîm’e mazhar bir Zattır. İsm-i Hakem ve Hakîm’in cilvelerini kainat sahifesindeki tecellilerini ayetleri okuyup ve okutarak ders veriyor. Biz de okuyup, dinleyerek takip ediyoruz ve olacağız da inşaallah.
Evvela kâinatın yaratılışındaki esas sebebin, Resul-i Ekremin (asm) vücudu olduğunu “levlake levlak lema halaktul eflak” hadis-i kudsisinindeki ifadeden anlaşılmakta. Çünkü Resul-i Ekrem’in (asm) yaratılması ile bütün maksadlar manasını bulmakta. Zira anlaşılmaz bir kitap, muallimsiz olsa, manasız bir kağıttan ibaret kalır.
Ümmetin, Resul-i Ekremin (asm) sözünü dinleyip, kabul edip, amel etmeleri ise bu mananın devamına sebepdir. Resul-i Ekrem (asm) olmasaydı Cenab-ı Hak, şu alemi halk etmezdi denilebileceği gibi, ümmetin O’nun yolundan gitmemesi ise kıyamete sebeptir, denilebilir ve nitekim (Allah doğrusunu bilir) denilir de.
Âlemin yaratılışındaki sırrın Resul-i Ekrem (asm) olması ifadesinin ardından; insanın hilkatindeki muamma dikkatimizi çekmekte. En güzel kıvamda yaratılan insanın da külli bir maksadı olmalı. “Her cemal ve kemal sahibi, kendi cemal ve kemalini görmek ve göstermek istemesi” esası bakış açısıyla; her bir şeyde Allah’ın bir ve tek olduğu hakikatı olan tecelli-i Ehadiyet ile her şey kendisine muhtaç olduğu halde kendisi hiçbir şeye muhtaç olmayan olan cilve-i Samediyet’e ayinedarlık vazifesi ise, insanın yaratılışının hikmetidir. Zira kemal ve cemal sıfatları sahibi olan Rabbimiz, bu vasıflarını alemde ve insanda görmek ve göstermek istiyor.
Namazın edâsı ile bu manâlar ifade edilerek kemalini bulur. Tahiyyattaki ifadelere bu manâlar külliyen dâhildir.
Kainatın halifesine bu manaları nefsinde ifade ve tatbik ile arkasındaki masivaya vekaleten Rabbine takdim, elbette insana şayestedir ve yakışanıdır.
Mehmet Çetin
18.08.2011.Çiftehavuzlar-Çiğli-İzmir
[1] Bakara 269.
[2] Bakara 151.
[3] Şualar sh.1076