Karınca, ateşe atılan İbrahim’i (as) kurtarmak için küçücük ağzıyla su taşırken ateşin azametini anlamaya kesinlikle minicik yapısı ile hiç müsait olmamakla beraber yardım etme vazifesine devam eder.
Ama ben, bütün duygularımın sultanı olan hayalimle karıncadan daha farklı bakabilirim, eşyaya. Hatta bana verilen ve sadece kıyas yapabilmem için emanet olarak verilen duyu organlarım ve hislerimle eşya ve hadiseler konusunda değerlendirmeler yapabiliyorum. Evimin bütün idaresini ailemle yapmaya, devletimin bütün işlerini idaredeki yardımcılarımla tanzim etmeye, nasıl muktedir olabiliyorsam bu koca âlemin bütün mahiyet ve keyfiyetiyle yardımcısız çekip çeviren var olmalı diye akıl âletimi kıyaslamalarla kullanıyorum.
Kırkayak kırk ayağı ile dengesini kurup hayatını devam ettirirken, sürüngenler sürünür, sudakiler yüzerken ben aklımla bunlardaki esma-i İlahiyenin tecellilerini tefekkür etmeye çalışıyorum.
Dünyanın içerisindeki dört yüz bin çeşit mahlûkatı sınıflara ayırıp her birisinin kendi içi ve dışındakilerle münasebetini idrak etme uğruna gökyüzü ve ötesi ile irtibat kurmaya çalışıyor ve oralarda yollar arıyoruz saha ötelere. Şişen bir balon gibi sınırsızca genişleyen kâinatın hala uzak köşelerini keşfetme azmimiz keşiflerle tahrik edilmekte.
Dışarılara, ötelerin ötesine giderken elim, kendimi kendime çekerek içime işaret etmekte. Alınan nefes ile vücuttaki bütün faaliyetler beslenirken verilen pis hava ile konuşma sağlandığını anlamaya yaklaştım.
Maddenin enerjiye dönüşümü, ruhun bedene hâkimiyetini, eşyanın devamındaki sır ve hikmeti, zaman hakikatini, rüyada gözsüz görebilmeyi, kulaksız duyabilmeyi, yaratılışın sırlarını anlamak için laboratuarlarda ne kadar deney yapılırsa yapılsın eşyanın esir denizinde nasıl yüzdüğünü, zerrenin hâlden hâle girerek esma-i İlâhiyenin cilvelerini tahakkuk ve tecelli ettirdiklerini anlamaya çalışırken karşılaştığım gerçeklerle itirafımı ifade ediyorum ki hâlâ anladığımı zannediyorum.
Zannediyorum, zira bu zan; bana bir takım kanaat verirken bir başkasına vermemekte. Zanların, insandan insana farklı olduğunu, değişik tesir ve mahiyetlerde olduğunu müşahede ediyorum. Bu farklılıklarla ne kadar zengin ve engin zanların içerisinde bulunduğumu keşfediyorum. Etrafımdaki zanları da idrakime dâhil ederek anladığımı zannetmeye devam ediyorum. Ahirette, zannettiğim hakikatler ile muhatap ve müşerref oluncaya kadar anladığımı zannetmeye devam ediyorum.
Zaten vazifem de bu değil midir?
Mehmet Çetin
15.07.2012.Doğanbey-Beyşehir-Konya
Bu ifadeler; ahirete kalmadan, anlamaya sadece bir perde kaldığını gösteriyor,inşaallah maksat tez zamanda hasıl olur . Müşahade etme ikanını yakalayanların ise bunları bu perde de ifade etme güçlükleri olduğunu ve bu iki perde arasının da çok sıkıntılı olacağını zannediyorum.Rabbim kalbinize ve ufukunuza inşirah nasip etsin inşaallah…