Duygu ve düşüncenin ifadesinde vasıta, cümlelerin yapı taşı olan kelimelerdir. Kelime ifadenin tuğlasıdır. Ama kelime her duygunun, her düşüncenin ifadesine muktedir mi?
Kendisinden sonra üç nokta ile “Ben bu kadarını yapabiliyorum” diyerek acziyetini bütün bütün ifade eden kelime kalbin efkâr ve hissiyatını ifade edememekte teslim-i silah eder.
Kalbden çıkan mânâlar akıl havuzunda kemale ererek dil kanalından kelime kelime dökülür. Kalbden kelimeye kadar geçen safha. Ve arada vasıta olan dil. Tercümanlık vazifesini omuzlayan dil.
Kendisine tercüman olamayan dile, kalb ne yapsın?
Göze bakıp kalbe hitap etmek ise, en hissi ama en ulvî bir hitaptır. Bence hitap-ül beliğdir. Neticede hasret, gurbet ve hicran damlalarıyla kelimeler bir çağlayan olur.
Kalbden kalbe giden yollarda gezen göz ve söz. Gözlerde ifade zenginliği. Sözlerde ise ifade fakirliği.
Yazar birşeylerin ifadesi için kelimeleri döker kâğıda. Sıra okuyucunun anlayışında Kendisinden imdad bekleyen yazara her anlayış birer sadaka.
Kelimelerin mihengi, söylendiği makamdır. Ruhu ise ihlasdır, Kıymeti ise çıkan ağızdır.
Bulunduğu, ifade edildiği şeyin şeklini alan kelime su gibidir. Konuşanın rengi ile renklidir. Renkler var.. Siyah ve de beyaz.
Kalbe tercüman olamayan bir dil ne kadar ağırdır, keyfiyette. Bir et parçası…
Dilsiz kalan kalb, Leylasız kalan Mecnundur. Leylasız Necnun neyi ifade edebilir ki?
Ama Leylalı Mecnun neleri ifade etmez ki?
Şu yazımda bile kalbim tam mânâsıyla konuşamamış durumda. Dilim de tam olarak vazifesini ifa edememiş durumda. Zira dil kifayetsiz geliyor, kalbe tercümanlıkta.
Ah ey kelimeler!… Kalbi hazinime bir tercüman olabilseniz, muhatabım ile bir irtibat kurabilseniz. Mahbublarım arasında bir bağ olabilseniz. Ne kadar hazinelere sahip olabileceğimi bir bilebilseniz.
Ah! Sizlere mânâmın ifade elbisesini bir giydirebilsem…
Mehmet Çetin
20.Şubat.1979-Eskişehir