Makam meselesi 1
Girişte bir hatıra:
–Yuvarlak diye bir şey yoktur sadece çember, daire ve küre vardır dede, dedi torunum Ali Erdem.
–Nasıl yani torunum, dedim.
–Dede, bak şimdi, çemberin içini boyarsak o zaman daire olur. Hani top varya, işte o da küredir, deyince yavrum sen kaçıncı sınıfa gidiyorsun diye sormak zorunda kaldım.
Bilmediğimden değildi bu sualim, tatlı ve akıllı oğlumun çember, daire ve küreyi ayırmasındaki mantık ve kıyaslamasını çok takdir etmiş ve bu sebeple sormuştum. Bin maşaallah şimdiki neslimize.
Bu hatıra, mütalâasını yaptığımız makam meselesini anlatan özelliği sebebiyle dikkat çekicidir. Birbirine benzeyen çember, daire ve kürenin aralarındaki makam/konum farklılığı ayrı manaların zuhuruna sebep olmaktadır.
Makam nedir, denilirse…
Makamı, üzerinde durulan, yer, mevzu, mertebe diye özetle ifade edebiliriz.
Makamın bağlam ile bir münasebeti var mıdır?
Bağlamı veya konteksti; kelime ve cümle gibi anlatım unsurlarının, kullanıldıkları yere ve zamana göre, kendinden önce ve sonra gelen unsurlar nedeniyle kazandığı farklı anlam ve değerler bütünü demek mümkündür.
Kontekst kelimesi, bağlam manasında kullanıldığında; metin içinde cümlenin diğer öğelerine göre sözün gelişi, bağlamı demek icab eder.
Sibak u siyak ilişkisinin makamla bir yakınlığı var mıdır? Sibak u siyak, sözün başı ile sonunun birbirini tutması, öncesiyle tutarlı bir şekilde devam etmesi, ifadede tutarlılık gibi tariflerle kullanılır ise evet, sözün başı ve sonundaki ifade ile hâsıl olan mana ile makama ulaşmak mümkün olur.
İşte bütün bunlar mütalâasında bulunduğumuz “Makam” mefhumunun yakınlarında yer alır.
Bu çalışmada, anlatılmak istenen nedir?
Bu çalışmada makam meselesinin her yönünden ziyade; söylenen sözün, konuşulan mevzunun, yazılan ve işlenilen konunun ve esasen düşünülen şeyin makamı babında bir mütalâada bulunmak istedik. Ara sıra, mananın makamı da geldiğinde âriyet ve emaneten makamın tâlî manalarına girmemiz de olacaktır, ta ki makamın hakkını vermeye, makamdaki manaya dikkat çekmeye yardımcı olsun.
Kişiye; toplumda saygınlık, şöhret kazandıran manalara gelen makam, bu çalışmada ele alınmayacak.
Çalışmamızın temelinde kelâmın yani, bir fikri tam olarak anlatan sözün/durumun/konumun/hâlin etrafında dolaşarak onu anlamaya çalışmak vardır. O hâlde kelâmın; fikir, mana ve ifade gibi doğrudan irtibatlı olduğu kavramlara da temas edeceğiz, demektir. O zaman kelâmı yakından tanıyalım.
Kelâm nedir, mi dediniz?
Bir fikri tam olarak anlatan söz[1], ifade ve kelâmın elbise giymemiş tarifi olmalıdır. O söze giydirilen sıfatlar, kelâmın hüviyetini, rengini ve konumunu belirler.
Kelâmın dört tabakası vardır
Kelâmın ulviyet, kuvvet ve güzelliği cihetiyle dört tabakası vardır ve şunlardır:
Kim söylemiş? Cevap: Mütekellim yani kelâm eden, söylemiş.
Kime söylemiş? Cevap: Muhataba söylemiş.
Ne için söylemiş? Cevap: Maksadını anlatmak için söylemiş.
Ne makamda söylemiş? Cevap: Meselenin makamında ele alınması için söylemiş.[2]
Çalışmamızın özü, özeti budur, gerisi izahtır.
Mehmet Çetin
15.01.2024-18.06.2024 Yeni Foça İzmir
[1] Yusuf Şevki Yavuz, https://islamansiklopedisi.org.tr/kelam–ilim
[2] Bediüzzaman Said Nursi, Sözler (2016), s. 486, 843; Muhakemat (2016), s. 117
Çember, daire, yuvarlak arasındaki kaderi noktayı da ele alsaymışsın farklı bir yazı ortaya çıkmış olurdu.
Eyvallah MÇ
S. A. Çok derin ve ciddi altyapı isteyen meseleler. Bu tür meseleleri tahlil ederken o meselenin ilminin ana vatanı olan beldenin ve o ilmin mefhum ve kelimeleriyle anlatmak şarttır. Yani, doğu ilmiyle ilgili bir meseleyi batı ilminin kavramlarıyla literatürüyle izah etmek abestir yetersiz kalır. Kaldı ki batı kavramları, hatta kelimeleri imansızdır. örnek olsun diye iki kelimeyi karşılaştıracağım. Doğu kökenli bir kelime olan MEVCUDAT veya mevcut. Bunun karşılığı olarak kullanılan kelime VARLIK. Bu kelime batı kompleksi ve özentisiyle hatta doğu kültürüne ve inancına düşmanlıkla üretilmiş yapay ve dinsiz bir kelimedir. Varlık, yani kendi kendine var olan ve baştan beri var olan şey. Bu kelime yaratıcıyı hatırlatmıyor, hatta unutturuyor. Hâlbuki mevcudat yani bir yaratıcı tarafından vücut verilmiş manasını yani yaratıcıyı hatırlatıyor. Dolayısıyla imanlı bir kelimedir. Bu çalışmada bir iki yer hariç gerekli hassasiyet gösterilmiş. Tebrik ediyorum.