Ünsiyet

Avatar photoPosted by

Ünsiyet

Azrail’in, ruhumu, vakti geldiğinde alacağını biliyor ve inanıyorum. Bu, benim için değişmez bir kader. Ruhum, hayatımın en kıymetli bir varlığıdır. Onu artık taşıyamayacağım bir dönemde, ona sahip çıkacak, güvenilir ele teslim etmem, doğru olanın ta kendisidir. İşte hemen aklıma gelen bu sebeplerden dolayı Azrail’i sevmeye, ona ünsiyet etmeye şimdilerde başladım bile.

KBB doktorunun, tedavi koltuğundaki sohbetimi unutamıyorum. “Çok gürültülü bir işte mi çalışıyorsunuz?”, sorusuna gülerek “Ben kuyumcuyum, zaman zaman altın tamirinde kullandığım küçük çekicin sesinden başka ses yoktu iş hayatımda.”, demiştim de bu sefer o gülmüştü. Anladım ki bu, bendekinin başka bir hikmeti varmış, bilinen sebepler onun illeti değilmiş. Madem bu hakikat böyle, o hâlde beni, sonraki hayatımda hiç bırakmayan, özellikle gecelerin o sessizliğinde ve yalnızlığımda bana eşlik eden, solda dört, sağda üç ayrı frekansta hizmetiyle hayatıma ses katan kulak çınlamalarım, enfüsî hayatımın iç âlemimdeki müzikal dostlarım oldu.

İnsan her berbere alışamıyor, doğrusu. Kısa denemelerin ardından birisine ünsiyet edip onu takip ediyor. Kemal Usta “Hacım, sakalında ilk beyaz kılın çıkmış.”, demesinin ardından makasıyla hemen kesiverdi, “dur!”, diyemeden. Sonrakilerde ise artık makası, söz dinlemez oldu, diyeceğim ama, bizim beyazlar ondan daha baskın çıktı. O bir kesiyorsa, on çıkıyordu ve nihayet ağarma kemale erince bende duygu değişikliği başladı. Siyahlar gözüme dokunur oldu, beyazlar daha munis. Hele bir de torunlar geldiğinde okşaması, sevmesi ise beyazlarımı daha da sevdirdi, ünsiyetimi hızlandırdı.

Gençlik yıllarımdaki çevik, atik ve hızlı hareketlerimin artık yavaşlamasını âdeta olgunlaşma olarak değerlendiriyorum. Meselâ yıllardır hızlı kıldığım namazımı, ‘süb süb süb’ diye yuvarladığım tesbihatımı bu yeni dönemimde sükûnetle, hareketin hakkını vermeye gayret etmişlikle, namazımı yavaş yavaş kılma duamın kabulü istikametinde görüyorum ve bu vaziyetime de ünsiyet ediyorum, hamdolsun.

Sıralanabileceklerin hepsi, aslında bendeki aczin, dışa vurmuşluğunu, itiraf etmem gerekir. Aczin idraki ve itirafı, kulluğun şanından olduğunu bizzat ve hakkalyakîn derecesinde yaşayarak, hissederek naklediyorum. Nereden mi? Elbette enfüsî âlemimden. Bu bahsettiklerimin ve belki de daha da bahsedeceklerimin her biri enfüsî hâllerimin, duygularımın sessiz ama kendime ifadelerimdir, kalbimden geçenlerdir. Okuduğunuz satırlara dökülmüşlüğü ise afaka teslimattır, sizinle paylaşmaktır.

Aklın yolu, müstakbel hâllerime ünsiyet etmekten geçer. Kulağımdaki çınlamalarla, ayağımdaki gece ağrılarıyla bir dersim var artık. Onlarla dostluk, ahbablık, yakınlık bağlarını bulmalıyım, o hâllerimle tecelli edeni tefekkür etmeliyim, müsbet pencereden bakmalıyım, ümid ve huzur verici yolu tercih etmeliyim, hem de bunu alışkanlık hâline getirmeliyim. Kısacası, bardağın dolu tarafıyla meşgulüm artık. Beni bekleyen olumsuzlukların arasında “vahşet ve meyusiyet ve kimsesizlik içinde azap” çekmiyorum. “ünsiyet ve ümit ve iştiyak içinde telezzüz”[1], ediyor ve devam eden hayatımdaki dostlarımdan lezzet alıyorum.

Mehmet Çetin

20.08.2022 Yeni Foça İzmir

 

 

 

[1] Said Nursi, Sözler (2016), s. 53 (Sekizinci Söz)

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir