İşimize dönelim!
Yaşanan ağır bir sıkıntıdan kurtulmak için tavsiye edilen İnşirâh Suresi’nde her güçlükle birlikte bir kolaylığın bulunduğu zikredilir hem de iki defa.
Ayetlerin ilk muhatabı Resul-i Ekrem (asm) iken, başkaları da, bulundukları mana ve makamı gereği muhatap olmaktadır. Başkaları derken; kişiler ve topluluklar.
İnşirâh Suresi’nde zikredilen her zorlukla beraber bir kolaylık, bize ışık olmaktadır. Zorluk, kolaylığın zıt anlamında değil eşdeğerinde zikredilmiş, diye anlaşılıyor. Zorluğun sonundaki kolaylıktan bahsedilmiyor, beraberindeki kolaylıktan bahsediliyor. Yani yaşanan sıkıntının içerisinde kolaylığı görebilmeyi idrake teşvik ediyor. O kolaylık ve zorluklar esnasında ferahlık ve sıkıntı tecellilerinin tezahür karelerinin sahnelendiği hâdiseler ile imtihan oluyoruz.
İşte bu cereyan eden hâdiselerin ardından ders alarak hemen işimize dönmemiz lâzım.
Her insanın bir meşguliyeti, mesleği ve işi vardır. İşi ile meşgul olan, başka şeyle meşgul oldukça dikkati ve gücü dağılır, muvaffakıyet düşer. Sonra da kendine lâf etmesi gerekirken kalkar kadere lâf eder. Sanki buğday ekti de arpa buldu? “Elif demeden ‘fergab’a çıkılmaz”, unutulmamalıdır.[1]
Ayetlerin muhatabı olan kişiler ve topluluklar konusunda da ferah ve huzura ermenin ilk şartı, herkesin işine dönmesi, vazifelerini hakkıyla yerine getirmesi, sosyal adalet ve asayişin sağlanması için en küçük toplum biriminden en büyük sosyal yapılanmaya varıncaya kadar tesanüd ve dayanışma çok önemlidir.
Ferdin, enfüsî âleminde; işine dönmesinin ilk basamağı kulluk şuurunu güncellemesi ile başlar. Unutulmamalıdır ki o muhteşem kulluğun içerisinde bir iş sahibi olmak ve çalışmak da Allah’ın emri olma noktasından âdeta bir ibadettir. Edâ edilen kulluğun içerisinde kulun; meşrû ve mübah dünyevî muameleleri de güzel bir niyet ile ibadet hükmünü alır.
İşi olmayan, şu âlemdeki en bedbaht insandır, zira işsizlik sıkıntının ilk basamağıdır. Hakikaten en bedbaht, en muztarip, en sıkıntılı, işsiz adamdır. Zira; atalet, ademin (hiçliğin) emmioğludur. Çalışma; vücudun, hayatı olurken; hayatı da uyanık tutandır.
Rivayette var ki, Resul-i Ekrem (asm) arkadaşları ile bir yere giderken, kenarda boş boş oturan birisini görür, bakar ama selâm vermeden geçer. Dönüşte aynı adam, eline çöp almış toprağı karıştırıyor ve hemen selâm verince hemen sorarlar:
-Ey Allah’ın Elçisi! Biraz önce vermeyip, şimdi selâm vermenizin hikmeti nedir?
-Biraz önce boş boş oturuyordu, şimdi ise bir şeyle meşgul, çalışıyor. Onun için selâm verdim, der.
Maksadımız boş durmamanın, bir şeyle meşgul olmanın önemini anlatmak değil elbette ama her ne ile meşgul isek ona dönelim, işimizi yapalım, deriz.
Çevremize baktığımızda, ekseriyetle problem, kendi işiyle meşgul olmayıp başkaların işine karışanlar sebebiyledir. Kendi işi ile meşgul olmak, müsbet harekete; başkasının işine müdahale, menfi harekete girer. Başkası tarafından yardımcı olunması talebi varsa, o da usulü dairesince olmalı, onun da şartları başka. Her hangi sebep ile olursa olsun, işimizin haricindekilerle meşguliyeti en kısa zamanda bitirip, mümkünse bırakıp, kendi işimize dönmek, sonrası hataların önüne geçmeyi temin eder.
Bir de şu başkasına -lüzumsuzcasına- ‘yardımcı oluyorum’ gerekçesini de iş edinmemek lâzım. Cidden ihtiyaç varsa, ondan yardımcı olunması istenilmişse, o zaman, bu yardım, iş kapsamına girer, had ve hududu aşmadan işi bitirip, kendi işimize dönmek en evlâsıdır.
Kendi işi ile meşgul olmayan, başkaların işine burnunu sokar, baş ağrıtır, başı da ağırır.
Çok laf ettik, işimize dönelim, vesselâm.
Mehmet Çetin
03.08.2021 Yeni Foça İzmir
[1] Elem neşrah’ın ilk harfi elif; İnşirâh Suresi’nin son kelimesi fergab.