İhlâs Risalesi okumaları 10
Üstad, İhlâs Risalesi girişinde tezat manaları kıyas yaparak aklı ikna, duyguyu tatmin, kalbi mutmain kılar.
Öncesinde, ihlâsın ehemmiyeti, muhtevası, kazandırdıkları işlenir ve kalb hazır hâle getirilir. Şimdi ise tahkim vardır, sırada. Bunun için zıt manaların mukayesesini şöyle yapar:
“Ve madem bu müthiş zamanda ve dehşetli düşmanlar mukabilinde ve şiddetli tazyikat karşısında ve savletli bid’alar, dalâletler içerisinde bizler gayet az ve zayıf ve fakir ve kuvvetsiz olduğumuz halde, gayet ağır ve büyük ve umumî ve kudsî bir vazife-i imaniye ve hizmet-i Kur’âniye omuzumuza ihsan-ı İlâhî tarafından konulmuş.”
Dört, hatta beş müthişten bahsedilir. Yani;1. Zamanın, 2. Düşmanın, 3. Tazyikatın,4. Bid’a ve 5. Dalâletin acımasızlığından, yıkıcılığından.
Hayra kullanılması gerekirken şerre ama şimdiye kadarkilerden daha müthiş kazanımlar ve gelişmelerle donanmış bir vaziyette şer cephesinde dehşet alan zamanın, eğer bu müthiş vaziyeti iyi okunmazsa, korkunç tahribata zemin olacak.
Düşman; envaî hîle ve imkânları eline, önüne, sağına, soluna, altına, üstüne ve en kötüsü arkasına alarak darbesini tarafgirlik, fitne, cehalet, zaruret ve ihtilâfı kullanarak vuruyor.
Bütün bu menfî şartlarıyla muazzam tazyikat oluşturarak yükleniyor.
Bunları yaparken fitnesini; bid’aları çok cazip, muknî ve ihtiyaç ve zaruretmiş kılıfı içerisinde takdim edip, yapıp, dalâlete düşürüyor.
Bunlar; mütereddit aklın, kalbin ve duygunun iknası için ciddi ve kuvvetli gerçek belgelerdir.
Böylesine muknî delillere mukabil evvelâ vaziyetimiz nedir? İşte cevabı:
“bizler gayet az ve zayıf ve fakir ve kuvvetsiz olduğumuz halde,”
Nicelik olarak az, zayıf, fakir ve kuvvetsiz olunduğu hususa dikkat çeker. Bu yetmiyormuş gibi yüklenen sorumluluğun ağırlığını da ilave eder cümlesine: “gayet ağır ve büyük ve umumî ve kudsî bir vazife-i imaniye ve hizmet-i Kur’âniye omuzumuza ihsan-ı İlâhî tarafından konulmuş.”
‘Savaşa kalkan ordu, kesinlikle doğru hedef ve gerekçeler gösterilerek muknî konuşmalarla yüreklendirilmelidir’, gerçeğinden hareketle sıralanan vazifenin vasfı dört kelimede toplanır: “gayet ağır ve büyük ve umumî ve kudsî” Hem de “gayet” ortak parantez üslubuyla.
Evet, gayet ağır, gayet büyük, gayet umumî ve gayet kudsî “bir vazife-i imaniye ve hizmet-i Kur’âniye”, iki terimde “imanî hizmet” ve “Kur’ânî hizmet” ile takdim edilip, bu hizmetin doğrudan doğruya “omuzumuza ihsan-ı İlâhî tarafından konulmuş.”, olduğu, tereddüte mahal bırakmayacak netlikte ifade edilmiştir.
İşte iki müthiş vaziyet:
Birincisi, her nevi teşkilatını yapmış bir vaziyette hücum eden düşman.
Diğeri, son derece ehemmiyete haiz ve ağır sorumluluğu taşıyarak mukabele edilmesi gereken vazife.
Ne yapılması gerekir, neye dayanılması lâzım?
Mehmet Çetin
25.11.2018 Bostanlı İzmir