Hasanoğlan Öğretmen Okulundaki talebelik yıllarımın, hayatımda unutulmaz hatıraları vardır. Risale-i Nur’u tanıma öncesi ve sonrası dönemleri olarak ayrılan bu hatıralardan öncekileri hüzün ve ibretle anarken sonrakileri de şevk ve şükürle yâd ederim, hamdolsun.
Nur hizmetinde usta Sefer ağabeyimiz ile okul gazete bayiine Yeni Asya’nın getirilmesini istiyoruz. Ferdi olarak talebimiz dikkate alınmıyordu. Birkaç arkadaş ile anlaşarak günün değişik vakitlerinde bayie giderek “Yeni Asya geldi mi?” diye soruyor ve bayii heyecanlandırıyoruz. Bu birkaç gün sabırla sürdü. Sonunda ısrarlı ve samimi talebi gören bayii getirdi ve gazetemiz ilk defa 1975 yılında Ankara, Hasanoğlan Öğretmen Okulu’na girmiş oldu.
Gazeteyi okuduktan sonra bir köşeye koymuyoruz, ismini dışarıya gelecek şekilde katlıyor ceketimizin cebine koyuyoruz ta ki dışarıdan gazetenin ismi okunsun, gözler âşina olsun. Kantinde Yeni Asya’yı dikkatleri çeksin diye çarşaf gibi açarak okuduğumuz yeri yeniden okuyoruz ve daha sonra giderken okusunlar diye masa üstüne bırakıyoruz. Öğrencilerin kalabalık olduğu yerlerde kenara çekilip ayaküstü hafif yukarı kaldırarak Yeni Asya’ya göz atıyoruz. Ankara’ya talebe kardeşlerle dershanelere gidip gelirken dolmuşta veya trende yine Yeni Asya’yı açıyor, uzun uzun okuyoruz.
Üstadımızın neşriyat konusundaki fikir ve tavsiyelerini anlamaya başlayınca hızla arada geçen ve kaybedilen yılları kapatmaya çalıştık. Bu cümleden olmak üzere meselâ günde iki roman okuduğumu hatırlıyorum. O romanları okuduktan sonra arkadaşlarımıza ve öğrencilerimize okutarak çok hizmetimiz oldu. İlim Teknik, Sosyal İlimler, İlahiyat serileri hem öğrencilik ve hem de öğretmenlik yıllarımızda el kitabımız olmuştu. Risale-i Nur’u rahat götüremediğimiz yerlerde İlim Teknik Serisi çok hizmetlere vesile oluyordu. Başarılı öğrencilere bu kitapların hediye olarak verilmesi ayrı bir hatıra katıyordu. Hele birisine Yeni Asya’yı anlatmak apayrı bir hizmet ve zevk idi. Önce banka ve alkol reklamı olmadığından başlıyoruz. Köşe yazıları ve tefrikaların ardından yayınlanan Üstadın hayatı vs devam ediyordu. Sohbetlere davete sıra geldiğinde o arkadaşımız artık Risale-i Nur’u okuyor, Allah’ın izni ile derslere devam ediyordu. Bu hizmetler muazzam bir şevk ve gayretle sürüyor ve şevk katsın diye zaman zaman dilden dile anlatılıyordu.
Bu hatıraların merkezinde Yeni Asya’nın Risale-i Nur’un matbuat âlemindeki sesi olması vardı.
O yılları yaşayanlar, bugünün genç kardeşlerine bunları anlatırken şimdinin imkânlarının büyük bir nimet olduğunu anlatmadan geçemezler. Elbette zahmetin rahmeti vardı, eyvallah, ama günümüzün rahatını da rahmete çevirmenin bir yolu olmalı, değil mi?
İşte bu rahmet için yeni bir fırsat doğdu. “Herkes Yeni Asya okusun” veya “Askıda Gazete” isimleriyle anılan hem de çok uygun ücretle, zevkle yapılan bu hizmete iştirak yeniden bizi beklemekte. Bu fırsatı kaçırmadan değerlendirmeliyiz. Yarın, tatlı hatıralarla bugünler anlatılırken şimdiki hizmetlerinizin takdir duygularıyla anılsın istersiniz diye düşünüyor ve teşvik ediyoruz. Unutmayalım ki Yeni Asya hatıraları, hatırlandıkça huzur veren hatıralardır.
Mehmet Çetin
26.01.2016 Bostanlı İzmir