Dün isminin dahi anılmasından korkulan Bediüzzaman Said Nursi hakkında bugün destek ve tasdik manalarında konuşuluyor. Konuşanların hangi maksat için kullandıklarına bakılmaksızın dikkatimizi çeken hakikat ise kendilerine destek için, yardım ve kuvvet almak için kullanılıyor olmasıdır. Şartlar, konuşanları Said Nursi’den destek alma noktasına getirdiyse zamanın da Bediüzzaman’dan tasdik alma noktasına getireceği dahi beklenebilir. Zaten bir kısmı ikrar bile etmektedirler.
Oy devşirmekten tutun farklı niyetlerle dahi olsa artık Üstadın ismini anma noktasına geldiler. Kültür Bakanlığı döneminde kendilerinden birinin eserleri ile beraber Bediüzzaman’ın eserlerini kütüphanelere konulmasını yüksek perdeden ilan ederek bir manada tasdik ediyorlar. Propoganda ve konuşmalarında kendilerine destek için bu hizmeti ifadeleri yanı sıra Bediüzzaman’ın ismini anmaları çok anlamlı duruyor tarih mahkemesinde…
Zahiren tedbir sebepleri ile alenî olarak ismini anmayıp “pir-i mugân” gibi sıfatlarla ihtiyaç hissettikçe kullandılar. Yayınlarında, önceleri neşredemediler bile. Kendilerine oldum olası “Nur Talebesi” ünvanını da veremediler. Risalelerin sadeleştirilmesini masum gerekçelerle savunmaya çalıştılar ama inatlarından sadakat adına vazgeçmediler. Devir döndü ihtiyaç hissedildi. Açıkça, Bediüzzaman’ın ismini anmaları, basın ve yayınlarında kullanmaları dikkati çekti. Asıl dikkati çeken; İlahi kader, yaşanan hadiselerle hükmünü icra ederken onların hâlden hâle düşmeleri oldu.
Dine hizmeti siyaset kulvarında tercihini kullananlar da Bediüzzaman’ın ismini önceleri pek kullanmadılar. Ama gelişen ve yaşanan hadiseler onları da Bediüzzaman gerçeği önünde ikrar ve tasdike muhtaç hâle getirdi. Nihayet onlar da kuvvet kazanmak adına destek aramaya başladılar.
Toplumun hemen her katmanının bir şekli ile ismini anarak, yazılı ve görsel medyanın haber ve proğramlarla gündeme getirmesi işaret ediyor ki, insanlık Kur’anın bu zamandaki manevi tefsiri olan Risale-i Nur vasıtası ile ifade edilen hakikatlere ulaşacak, inşaallah.
Kendine menfaat temin etme niyeti ile kullanmak isteyenlere Afyon Mahkemesi savcısı ile alakalı hadiseyi hatırlatmak yerinde olacak. Yirmi sekiz yıl süren hapishane hayatı içerisinde en fazla sıkıntıyı Afyon Hapihanesinde çektirilir. Afyon savcısı, sıkıntılı yılların entrikalarını hazırlarken, Üstad, pencereden bir kız çocuğu görür. Savcının kızının olduğunu öğrenince “O yavrunun masumiyeti hatırına savcıya hakkını helal ettiğini” ifade eder. Dolayısıyla kim hangi niyet ile kullanırsa kullansın, niyeti ve sorumluluğu ancak kendini bağlar. Artık Bediüzzaman’ın isminin anılmasından ziyade eserlerindeki hakikatten istifade edilmesiyle hakkını helal edeceği vaadi ile beraber kabre imanlı gireceği müjdesini de verir.
Hayır, hayır, yanlış anlaşılmasın; onların Bediüzzaman’ın ismini anmalarını kıskanmak, yadırgamak ne haddimize efendim! Biz bundan daha öte, daha yukarı bir manaya işaret etmek istiyoruz. İşte o noktada kucağımızı açıyoruz. Bizim de, onların da dahil olduğu kurtuluş reçetemiz olan Risale-i Nur’a işarettir, maksadımız. Kur’an’ın bu zamandaki manevi tefsiri olan bu eserler ile imanın takviye edilip, dört başı mamur bireylerden oluşan toplumun refah ve huzurunu bulabileceğiz.
Mehmet Çetin
24.03.2014.Çiftehavuzlar.Çiğli.İzmir
Aziz hocam,
“insanlık Kur’anın bu zamandaki manevi tefsiri olan Risale-i Nur vasıtası ile ifade edilen hakikatlere ulaşacak, inşaallah.” [b]seklindeki temenninize can-ü gönülden istirak ettigimi bildirmek istedim.
Baki selamlarimla
teksözüm şu
burdan bakınız….
lütfen net olunuz..
http://www.indirvideo.net/basbakan-erdogan-039-a-ozel-mehter-marsi-dik-dur-egilme-inananl–746499.html
Hakan Şen kardeşime,
Teşekkür ediyorum.
Mümkün olduğu kadar Üstadın görüşlerini aktarmaya gayret ediyoruz.