Şeyhlik taslamanın zararları üzerine bir değerlendirme-2
Münazarat’ın ana konularından olan Meşrûtiyet ve hürriyet yolunun izahı sadedinde açıklamalarda bulunan Üstad Bediüzzaman; yeni dönemde birlik beraberlik ve kalkınmanın önündeki engellerden biri olarak şeyhlik taslayanları ya da kötüye kullananları işaret eder. Bunlardan kaynaklanan dinin aleyhindeki bir kanaatin cemiyet içerisine yerleşmesinden korktuğunu ifade eder.[1]
Ehliyetsizlik, şeyhlik taslama, asâlet (soyluluk) dava ederek imtiyaz istemek, cemiyet içinde kanayan bir yaradır. Sıralanan üç konudan şeyhlik taslama doğrudan, diğerleri ise dolaylı olarak bu çalışmamızla alâkalıdır.
Günümüzü resmeden bir tespitle hemen değerlendirmemize girelim:
“Ehl-i Sünnet ve Cemaatin bir kısım zâhirî uleması ve Ehl-i Sünnet ve Cemaate mensup bir kısım ehl-i siyaset gafil insanlar, ehl-i tarikatin içinde gördükleri bazı sû-i istimalâtı ve bir kısım hatiatı bahane ederek, o hazine-i uzmayı kapatmak, belki tahrip etmek ve bir nevi âb-ı hayatı dağıtan o kevser membaını kurutmak için çalışıyorlar.”[2]
Tarikatı su-i istimal ederek kötüye kullanılması dine büyük bir zarardır. Diğer yandan ehil olmayanın da verdiği bir büyük zarar ise dine olan güveni sarsar.
Liyakatsizlerin su-i istimalini de su-i istimal eden müfsidler ve dahi onların rüzgârına kapılan bir kısım gafil siyasîler, muvazenesizler ile densiz ve dinsizlere varıncaya kadar bu mübarek kaynağı kurutmaya kalkışırlar.
Şoför kaza yaptı diye bütün şoförlerin ehliyeti elinden alınmaz. Yolda heyelan oldu diye yol kapatılmaz, engeller kaldırılır. Birisi suç işledi diye bütün mahalle cezalandırılmaz, suçlu yargılanır.
Bu yargılama ibret-i âlem olmalı ki Derviş ve Kuş hikâyesi bu noktada çok ibretliktir.
Bir gün yaralı bir kuş; Hz. Süleyman’a (as) gelerek, kanadını bir dervişin kırdığını söyler. Hz. Süleyman (as) o dervişi hemen huzuruna çağırtır ve sorar:
-Bu kuş senden şikâyetçi, neden kanadını kırdın?
Derviş kendini savunur:
-Sultanım, ben bu kuşu avlamak istedim. Önce kaçmadı, yanına kadar gittim, yine kaçmadı.
Bende, bana teslim olacağını düşünerek üzerine atladım. Tam yakalayacağım sırada kaçmaya çalıştı, o esnada kanadı kırıldı.
Bunun üzerine Hz. Süleyman kuşa döner ve der ki;
-Bak, bu adam da haklı. Sen niye kaçmadın? O, sana sinsice yaklaşmamış. Sen hakkını savunabilirdin. Şimdi, kolum kanadım kırıldı diye, şikâyet ediyorsun?
Kuş kendini savunur:
-Efendim, ben onu derviş kıyafetinde gördüğüm için kaçmadım. Avcı olsaydı hemen kaçardım. Derviş olmuş birinden bana zarar gelmez, bunlar Allah’tan korkarlar diye düşündüm ve kaçmadım.
Hz. Süleyman (as) bu savunmayı doğru bulur ve kısasın yerine getirilmesini emrederek:
-Kuş haklı, hemen dervişin kolunu kırın, deyince kuş, o anda öne atlayarak;
-Efendim, sakın öyle bir şey yaptırmayın, der ve sebebini şöyle açıklar:
-Efendim, dervişin kolunu kırarsanız, kolu iyileşince yine aynı şeyi yapar. Siz en iyisi mi, bunun üzerindeki derviş hırkasını çıkartın. Çıkartın ki, benim gibi kuşlar bundan sonra aldanmasın.
Liyakatsiz kişiyi ehil olmadığı alandan uzaklaştırmak, yapılması gerekenlerden sadece bir tanesidir, elbette, ama…
Mehmet Çetin
07.09.2020 Yeni Foça İzmir
[1] ESDE (2017), s.205 (Münazarat)
[2] Mektubat (2017), s. 524