Ankara Hasanoğlan Öğretmen Okulundaki bir hatıramızı naklederek bir hakikate dikkat çekmek isteriz.
1973-74 öğretim yılında Lise 1. sınıfa tekabül eden dördüncü sınıftayız. O yıllarda cumartesi günü öğle sonrası tatil olduğu için 34 km uzaklıktaki Ankara’ya gitmek üzere otobüsteyiz. Araba o kadar dolu ki ancak şoför mahallinin yanındaki motorun üzerinde yer bulabildim. Böylesine çok yolcu, şoförü memnun etmiş olmalı ki o yılların meşhur siyasi liderinin ismini kullanarak yolculara şöyle seslendi: “Çocuklar sizi Ecevit’e götürüyorum!”
Ön koltuklarda oturan ve ülkücü olarak bildiğim Erdal’a;
“Erdal, şoför bizi Ecevit’e götürüyor, sende geliyor musun?” diye seslenerek takılmıştım. O da hışımla reddetti. Bu kısa lâtifenin ardından şoför bana dönerek,
“Sen kimsin, bizden değil misin, necisin?”, deyince ben de; “Ben sucu-bucuyu bilmem ama şu arabanın hızından daha hızlı bir şekilde kabre gidiyoruz. Orası için hazırlanmamız lâzım, bunu bilirim”, dedim.
Bu konuşmamıza yakinen şahit olan ve hemen şoförün ardında oturan benden yaşça büyük birisi, “Ben onu anladım” diye seslendi. Sonra aramızda şu konuşma geçti:
-Ben seni anladım ama toplumda geçen nice haksızlıklar var, ezilen var, bunları görebiliyor musun?
Bu sual muhtevalı uzun bir giriş yaptı. Anlatmasını sabırla dinledim ama o ısrarla devam etti ve nihayet bir nefes almasını fırsat bilerek araya girdim:
-Sizin bu anlattıklarınız neye benziyor, biliyor musun?
-Neye benziyor?
-Adamın biri yere serilmiş bir seksen. Başındaki de “Ey millet, bu adam yere düşmüş!”, demeye benziyor. Düşen adamın yerde olduğunu bakan görür ve fark eder ama bu seslenmek o adamı ayağa kaldırmaz değil mi?
-Evet.
-O adamın seslenmesi yerde yatanı ayağa kaldırmadığına göre başka çözüm aranmalı ki yatanı ayağa kaldırıp bir daha düşmemesi, yıkılmamasına derman olmalı. Evet, dediklerin doğru olabilir. Hakikaten toplumda ezilen olduğu gibi haksızlıklarda kol geziyor. Bunun çaresi nedir?
-Evvela anayasa değişmeli, kanunlar ona göre yeniden elden geçmeli. Sosyal adalet sağlanmalı.
-Güzel, eyvallah ama o kanunun geçmediği ya da olmadığı yerde söz konusu haksızlık nasıl engellenecek?
-!
-Bunun çaresi şudur; bahsettiğiniz kanun ya da polis, kişinin kalbine yerleştirilmelidir. Düşünün; dağda, kimsenin olmadığı ıssız bir yerde, iki kişi kavgaya tutuşmuşlar elleri tetikte. O an o ikisine tetiği çektirmeye polis ya da kanunun gücü yetmez, engel de olamaz, çünkü orada kanun yok. Bu tehlikeye dur, diyecek vicdan polisi, cehennem korkusu kalbine yerleştirilirse işi kökünden çözeriz.
-Bu senin dediğin çok uzun zaman alır.
-Hiç de öyle değil. Bizi seninle iki kişiyiz. Bir arkadaşımıza anlatarak ikna etsek dört olur, o dörtte başkalarına anlatırsa eder sekiz ve katlana katlana çoğalır, hem de kanunî tedbirlerden daha etkili ve sağlam olarak.
Veterinerlik Fakültesinde tahsil yapan bu kişiyle yapılan sohbet, yılların ardından içindeki hakikatin hatırına gönüllerdeki tazeliğini muhafaza ediyor ki işte bu satırlar aracılığıyla nesilden nesile intikal ettiriliyor, elhamdülillah.
Mehmet Çetin
25.10.2020 Yeni Foça İzmir
Abi maşallah gerçekten bir solukta okuduğum ve okurken de bir çok mesajı barındıran güzel bir yazı sanırım yaşanmış olaylar daha tesirli oluyor Allah razı olsun…Kaleminize yüreğinize sağlık