Kader ve tevhid dengesi, itikadı istikametlendirir

Avatar photoPosted by

*Kader Risalesi’nin Mütalâası kitabımızdan…

Bir iman esasını ispat eden ve gerektiren deliller diğer iman esaslarını da ispat eder, gerekli kılar. Dolayısıyla kader rüknünü ispat eden bütün deliller ahiret rüknünün ispatına da delildir. Bu rükünlere imanının kemali nisbetinde insanın hayatındaki kemali de yükselir.

Kader rüknü, ahirete iman esası ile doğrudan alâkadardır. Esasen kadere iman, ahirete imanın kemalini zorunlu kılar, biri birisiz olmaz, kemal bulmaz. Haşir gelmezse, kader kalemiyle yazılan bu kâinat kitabının manaları bozulur.[1] Ahirete, kaderle iman; hayatı adalete sevk eder, huzura kavuşturur.

Hayat, dengeli götürüldüğünde huzura eriştirir. Lâkin huzur ile eş değerde zikredilen sıkıntı ve musibeti de hesaptan uzak tutmamak gerekir. İnşirah Suresi’nde zikredilen her zorlukla beraber bir kolaylık bize ışık olmaktadır. Zorluk, kolaylığın zıt anlamında değil eşdeğerinde zikredilmiş diye anlaşılıyor. Zorluğun sonundaki kolaylıktan bahsedilmiyor beraberindeki kolaylıktan bahsediliyor. Yani yaşanan sıkıntının içerisinde kolaylığı görebilmeyi idrake teşvik ediyor.

Bununla ne demek istiyoruz?

Evet bazı manalar ezdat (zıt) olurken (sıcak/soğuk), bazıları da ezvaç (eş) oluyor (zorluk=kolaylık) gibi. Bakara/286, insanın kaldıramayacağı yük ile yüklenmeyeceği hükmü bu yaklaşıma destek veriyor. Kaldı ki şer ve zıt bilinen şeyler netice itibariyle hayra ve güzele vesile olmaktadır. Zahirde nice şer bilinen hakîki cihetiyle hayır olmaktadır. Bir şey sıkıştığında genişlemeye yüz tutar. Bir zorluk, iki kolaylığı yenemez, diyen Hadis-i Şerif müjde verir.[2]

Kulların fiiline bakan yönüyle değerlendirildiğinde kader ile tevhid birbirinden ayrı düşünüldüğünde işin içinden çıkılmaz bir vaziyet ortaya çıkıyor. O halde yaşanan her sıkıntının içerisinde tevhid nurunu onun ayrılmaz ikilisi olarak görebilmeliyiz.

Evet, kader, tevhide işarettir, tevhid de kaderi gerekli kılar.

Cüz-i irade, hayatın alâmetidir. Hayat; gördüğümüz âlemin ışığıdır ve varlığın hem neticesi ve hem de gayesidir. Kâinatın yaratıcısının isim ve sıfatlarının en muhtevalı aynası ve en mükemmel model olarak fihristesidir. Görünen ve görünmeyen, geçmiş, şimdiki ve gelecek zamandaki yaşanan, görülen, bilinen, ortaya çıkanlar, yaratılışa ait bütün kanunlara uymaya hazır bir vaziyette bulunmalarını hayatın o derin sırrı gerekli kılıyor.

Geçen bahar, yaz ve güzün bıraktığı tohumlar gelecek baharda neşvünema bularak öncekinin ne aynısı ve ne de gayrısı biçimde yeniden hayata devam etmeleri, bütün zamanları temsilen hayata intikal ederek önceki ilmî vücudlarının hayat bulmaları ile hayata mazhariyetleri âdeta o kader kalemiyle yazılmış programdan manidar ve canlı kader çizgilerini gösterir levhalardan alınıyor.

İşte kader ve kazaya iman, zaman sayfasında cereyan eden hayatın her an tazelenen cilvelerine müşahedeyi istikamete sokar, ibret almaya davet eder, tefekküre sevk eder. Hayatın sırrını, hayatta olanlara ifşa eder. Aynı hâdise ve  sıkıntıdaki kaderî tecellilerden esma ve sıfat-ı İlâhiyenin tezahürlerinin doğru okunması kader ve tevhid dengesine yardım eder.

O halde gelin şu sessiz tesbiti iç âlemimizde deriden derine yapalım:

Sultan-ı Kâinat birdir ve her şeyin dizgini Onun elindedir. Her hâdise Onun izni ve iradesi ile söz konusudur. O, bu hâdiselerle benim ile alâkalı olduğunu ihbar etmek ister. O hâlde bu kadar musibetlerin içerisinde, yaşadığım kaderimin içinde bizzat Rabbim, ilim ve iradesi ile vardır ve benimle beraberdir, o halde ne gam!

Mehmet Çetin

2019 İzmir

[1] Muhakemat, s.175

[2] Süyütî/Esbabu Nüzûli-l-lKur’ân:121

One comment

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir