Üstad Bediüzzaman; Tabiat Risalesi’nin Mukaddemesi’nde bir mevcudun olması için aklen ve mantıken
- “Esbab bu şeyi icad ediyor.”
- “Kendi kendine teşekkül ediyor, oluyor, bitiyor.”
- “Tabiîdir, tabiat iktiza edip icad ediyor.”
- “Kadîr-i Zülcelâlin kudretiyle icad edilir.” şeklinde dört ihtimali öne sürer ve:
“Madem aklen bu dört yoldan başka yol yoktur. Evvelki üç yol muhal, battal, mümteni, gayr-ı kabil oldukları kat’î isbat edilse, bizzarure ve bilbedâhe, dördüncü yol olan tarik-i vahdâniyet şeksiz, şüphesiz sabit olur.”, der.
İşte bu mantık yürütmesi ile olmayana ergi (çelişkiyle isbat) metodunu kullanarak Allah’ın varlığını ve yaratıcılığını isbat eder.
Bediüzzaman, Allah’ın yaratıcı olduğu iddiasını isbat için dört tezli hipotezini sunar. Önceki üç tezi imkânsıza indirerek dördüncü tezini isbat ederek vahdaniyet teorisini kurar.
Bu teorisi ile defalarca yapılan akıl yürütmesi ve tabiat üzerindeki gözlemlerini uyguladığı bilimsel yöntem sayesinde vahdaniyet yasasına dikkat çeker.
Tabiat Risalesi’nde olduğu gibi kader ve cüz-i ihtiyârî konusunda Ehl-i Sünnet Cemaatinin hak olduğunu yine olmayana ergi metodu ile isbat eder. Belki de kader konusunda olmayana ergi metodunu ilk defa kullanan Bediüzzaman’dır.
Tüfek misalini hatırlayalım:
Diyelim ki, filan adamın ölmesi filan vakitte belirlenmiştir. O halde cüz-i iradesiyle tüfek atan adamın ne suçu var? Öldürülen için eğer adam tüfek atmasaydı yine ölecekti denilir mi?
Sual: Niçin denilmesin?
El-cevap: Denilmez. Çünkü
- Kader, öldürülenin ölmesini öldürenin tüfeğiyle tayin etmiştir.
- Eğer öldürenin tüfek atmamasını varsayarsan, o vakit kaderin bu ölüm olayıyla alâkasının olmadığını farz edersin.
- Bu durumda ölen kişinin ölmesini ne ile hükmedeceksin?
Görüldüğü üzere üç tez ile mantık yürütür. Son iki tezin mümkün olamayacağını isbat ederek ilk tezin doğruluğunu ortaya koyar.
Bunu biraz açalım:
Burada üç tane yol var.
Birisi Cebrî gibi, sebebe ayrı, sonuca ayrı birer kader tasavvur etmektir. İnsanın kadere mahkûmiyetini netice veren bir anlayıştır bu.
Diğeri Mutezile gibi, kaderin bu cinayet ile alâkası yok, tenzih-i İlâhi için, İlâhî irade kulların böylesine şerli iradesine karışmaz, dolayısıyla kul kendi kaderini çizer diyerek Allah’ın takdirini inkâr etmektir.
İlk iki yorumu kısaca özetleyerek yanlışlığını tesbitle ifade eder. Bu iki çözüm yolunun doğru olmadığı isbat edilince üçüncü yolun isbatına gerek kalmadan doğruluğu anlatılmış olur.
Ki, üçüncü çözüm veya yorumunu şöyle özetler: Öyle ise, biz Ehl-i Hak deriz ki, “Tüfek atmasaydı, ölmesi bizce meçhul.” Bu tesbitle Cebir ve İtizale düşmeden istikamet yolunu gösterir. Bediüzzaman, tekrarlayarak o iki yorumu örneklediği deyim ve ifadeleriyle şöyle hükmeder: Cebrî der: “Atmasaydı yine ölecekti.” Mutezile der: “Atmasaydı ölmeyecekti.”
Atmama tezinin Cebrî yorumuyla, iradeye cebir uygulanmış oluyor.
Yine atmama tezinin Mutezilî yorumuyla, kulun iradesinde kaderi inkâr ortaya çıkıyor.
Bu iki yorum beşere itidalli bir istikamet vermiş olamaz.
Atmama tezinin nefsülemirdeki durumu elbette Allah’a malûmdur, kula düşen sadece “Allah bilir” manasını saklayan “Bizce meçhul” diye ifade etmektir. İşte Ehl-i Hak olan Ehl-i Sünnetin atmama tezindeki kaderî kanaati böyledir.
Üstadın, olmayana ergi metodunu “illet-i tamme” ve “tercih-müreccih” bahsinde de kısmen uyguladığı görülür. [1]
Mehmet Çetin
10.07.2018 Yeni Foça İzmir
[1] Kader Risalesi Şerhi kitap çalışmamızdan