Ömür verilen bu fakire, torun nasip eden Rabbime hamdolsun. Daha dün gibi geçen seneler tatlı, dersli ve ümitli hatıralarıyla beni, İrem’e kavuşturdu. İrem; torunlardan bir torun ve ilk torundur. Rahmetli ebeveynimin dedikleri gibi cevizin içi, ticaretin kârıdır.
Rabbimin bir büyük ihsanı olan, bu Cennet kokulu yavru kucağıma verildiğinde, vakti ile annesi için yazdıklarım hatırıma geldi.[1] Duamı hatırladım: “Allah’ım! Yavrumun günahsız dilinin dillenmeye başlayacağı veya başladığı şu anlardan, son sözünü söylediği vakte kadar dilini, gönlünü temiz kıl! Bu zamanın şerrinden yavrumu koru! Ona nur ver! Ona huzur ver!”
Yavrucuğum senin için yollara atılmıştık. Acılarına ortak, derdine merhem olmak için. Doğrusu endişeliyim. Zamandan endişeliyim, çevreden endişeliyim. Senin tam yetişememenden endişeliyim. Bilmem ne kadar haklıyım?
Dün atılan tohumlar sende sümbül verecek inşallah. Bin beş yüz sene evvel Efendimizin (asm), yüz sene önce Üstadımın (ra) haber verdiği müjdeler sende saklı. İslam ve insanlık âlemi sizler ile nefes alacak. Biz de kabrimizde gelecek nesil olan sizlerin geldiğine, âlemde cennetasa bir baharın olmasına vesile olacağınızı göreceğiz, inşallah.
Ahirzamanda ümitle beklediğimiz gelecek nesil olan sizlere, köprü olmaya çalıştık. Geçen asrın başında, geleceğinizin müjdesini zamanın sahibi verdi. O’nun Sözler’ini size taşımaktı bizim hizmetimiz.
Bu hizmetin sıkıntısını çekenleri, bilhassa tesettürü ile ülkesinde tahsilini yapamayan anneni de hatırlaman lazım. Gençlere nispeten ilerleyen yaşına rağmen hâlâ içinde üniversite tahsili arzusu bulunan, ama tesettürü sebebiyle buna nail olamayan anneanneni de hayırla an.
Bizlere göre daha şanslı ve nasipli, müjdesi verilen zamanda dünyaya gönderildin. Bu noktadan ayrıca Rabbine hamd etmelisin. Senin hayatının rahatı ve huzuru için ecdadın büyük hazırlık içinde bulundular. Büyük fedakârlıklar hep senin için yapıldı, tıpkı seninde evlatlarına yapacağın gibi. Hayat işte bu. İnsan kendisi için yaptığını ve yaşadığını zannederken kendisinden sonrakilerine hazırlık yapıyor, yardımcı oluyor. Ve hayatın bütünüyle mücadele değil yardımlaşma olduğunu aslında yaşayarak anlatmış oluyoruz.
Bugünden itibaren ilk terbiyeni ve eğitimini annenden alacaksın. Ne mutlu sana ne kadar mükemmel bir öğretmenin var. Gençlik döneminde ise anne ve babanın eksik kalan veya değiştirilmesi gereken davranışlarının, istekli isteksiz değiştirilmesine sebep olacaksın. Bunun farkına ise ikinizde varmayacaksınız. Daha sonra senin evladın olduğunda ise ilk önce sen onun terbiyesini yapacaksın, sonra sırası geldiğinde ise o senin terbiyendeki tashihleri yapacak. Bu da hayatın içerisindeki dikkat çekici hatıralardan, farkında olmadığımız vakıalardandır.
İlk gününde bunları erken söylediğimi düşünebilirsin. Haklısın ama ben gecikmeden söyleyeyim, tarihe notumu düşeyim. Haklı olduğumu sırası geldiğinde anlar ve bekli de bana dua edersin.
Seni seviyorum evladım, seni sevenleri de seviyorum. Şefkatim sevgimi bastırıyor, bundan da son derece mutluyum.
“Küçüklerimize şefkat etmeyen bizden değildir.” diyen Allah Resulü (asm) gibi dua ediyorum, senin için. “Allah’ım sen bu çocuğu sev, bunu seveni de sev.” Seni çok seviyorum yavrum. Şu sevilmeye lâyık masum sîman yok mu? Şu mini mini ellerin? Ve temiz kalbin.
Sözler’imi unutma yavrum. Nefsimi müdafaa için söylemiyorum. İnan bana, gelecek nesile ders olsun diye tarihe not düşürmektir niyetim, şimdilik anlamasan da olur. Bir gün Yeni Asya’ları karıştırırken Mütalâa köşesindeki bu yazıma rastlarsın. Belki artık beni suçlamaktan vazgeçersin. Zira annene tam babalık yapamadığım gibi sana da tam dedelik yapamamaktan endişeliyim. Affet beni. Ümit işte benimki. Sönük ve zayıf da olsa bir ümit.
Rabbim sana hayırlı ömürler versin. Seni, sevenlerine bağışlasın. Ebeveynine ve ecdadına hayırlı evlat olmanı niyaz ederek, hayata hoş geldin derim.
Hoş geldin, sevinçle geldin.
Dualarımız daha “Esra”rlı.
Dualarımız daha “Özden”.
Elhamdülillah der deden.
Mehmet Çetin
04.11.2011-Batıkent-Ankara
[1] Köprü Dergisi, Ekim-1979, 31 sayı. Sh.31