Her beldenin akıllısı da delisi de olur. Ancak bizimkiler biraz farklı olduğu için onları tasvir ederek hatırlayıp, dualar ederek analım.
—————————-
Akdeniz
Filozof tipli süperlerimizden birisi de Akdeniz’dir ki bu resimden başkasını bulamadık…
Yaşar Tüylüoğlu anlatıyor:
Soğuk bir gün, işyerinde müşterilerle hararetli bir pazarlık görüşmemiz vardır. Kapı açıldı ve elinde kesme şeker kutusu olan Akdeniz, kendine mahsus bıyık altı şivesiyle “bi’sadaka” dedi. Hepimiz şaşırmıştık. Biraz yüksek bir sesle “Akdeniz! Kapıyı kapat” dedim. O da gayet ciddi olarak “İçerden mi, dışardan mı?” deyince, ikinci şaşırmayı da bize yaşattı.
Deli dediğimiz insandan çıkan bir laf, akıllıları hayrette bırakır ve de bıraktı.
Şabanlı Köyünden olan Akdeniz, muhtemelen bu isim, onun lakabı idi ki asıl ismi Dede Güzel.
Eskinin Panlı Yolu üzerinde, Koçhisar tarafına bakan dağda orta ölçekli bir oda büyüklüğündeki mağarayı kendine sığınak edinir. Zaman zaman orada kalır. Gelen geçen birbirine göstererek orasını, Akdeniz’in Mağarası namıyla anarlar.
Onu uzaktan kıyafetiyle ve yürüyüşüyle de tanırsınız.
Beyazlığı, kirden griye, hatta koyu griye dönmüş, yakası yukarıya kalkık, omuz başları yer yer sökük, ön düğmeleri kapanmayan paltosunun, yürürken eteklerinin sağa sola sallanmasıyla biliyoruz ki bu giden, Akdeniz’dir. Eğer başınızı az biraz daha yukarıya kaldırıp, çok dağınık saçını da görebildi iseniz, tamam, kesin odur. Bazan bir eli cebinde diğerinde ise bira şişesi.
Siması, bakış niyetinize göre yorum kaldırır. Eğer kızmak için bakıyorsanız o da kızgındır. Eğer, sevmek, yardım etmek için bakıyorsanız onun, alaca bulaca ve kirli sakallı suratına gömülü gözlerini sevinmiş bulursunuz. Yok, eğer şaka yapmak için bakıyorsanız işte o zaman ikaz ediyorum, aman dikkat edin! Size okkalı bir laf söyler ki altında kalkamayabilirsiniz, benden uyarması.
Kendisini yakînen bilmiyorum ama ilk sohbetimiz, rahmetli Ağabeyim Ekrem Çetin’in düğünündeki eğlenceli ortamda oldu. Bir kenardayım, kendisini izliyorum. Konuşturuyorlar o da cevap veriyordu. Zaten çok konuşkan değil, susan birisi. Verdiği cevaplar, yaşamışlığın, birikimin, aklın, muhakemenin ürünü idi ki bu hayatı ile bağlantı kuramamıştım. Acaba bu duruma nasıl düşmüş, kimi, kimsesi yok mu idi?
Cevabını bilemediğim sualler…
Rahmetli Akdeniz hakkındaki rivayetlerde; Almanya’da çalıştığı, Almancayı iyi bildiği, gelen işçilerimize de lisan konusunda yardımcı olduğu söylenir.
——————————-
Âdil Gürses (…-2019)
Palazobalı Âdil’i, iriyarı, saçı, başı ve sakalı dağınık, hırpanî kıyafeti ile hatırlarız. Gittiği camiin müdavimi olması ile de.
Sessiz, sakin ve kimseye zararı olmayan bir garibandır. Doğrudan kimseden bir talepte bulunmaz ama onu bilenlerin yardımıyla ihtiyaçları karşılanan Âdil, düğünlerde bulunduğu gibi, yetişebildiği cenazelerde ise mevtaların son yolculuğunda vefasını göstererek, vazifesini yapardı. Düğünlerin sessiz misafiridir.
Adil, yetmişli yıllarda otobüslerle hacca gidildiği devirde, bir otobüsçünün yardımcı olarak hayrına götürdüğü bilinir, eğer yanlış değilse. Muhtemelen sakalı ondan sonra bırakır.
Yalnız gezer, yer içer. Adana asfaltı civarı ekseriyetle onun dolaştığı yerler olmakla beraber çarşıda da görülürdü.
——————————–
Hacı Dede (…-2018)
Uzun boylu, hızlı yürürken hafiften öne doğru eğilen, kafasını sağa sola sallarken sırtındaki paltosu de ters yönde hareket eden, bazan uzayan sonra kısalan saçları, uzuna yakın yüzü, uzun kolları ve sevecen bakışlarıyla onu tanıyan, gören ve bilenlerin zihinlerinde siyah gözlükleriyle yer eden bir Hacı Dede.
Zaman zaman elinde küçük tüple dolaşır. Bu şekli ile görenler, onun tüp almaya çıktığını anlar ve eline para sıkıştırırlar ve tüp almasına yardımcı olurlar.
Şabanlı Köylü Jandarma Uzmanının oğlu olarak bilinir. Bacısı da rahatsız. Saz çalar. Sessiz sedasız ve kimseye zararı olmayan bir gariptir.
***
Kendi hususî dünyalarının insanı olan bunlar, bizim insanımızdır.
Onlar bu hususî hâllerinin diliyle dolaylı olarak bize ders verirler. Hayatın kıymetini, sağlığın ve özellikle akıl sağlığının ehemmiyetini anlatırlar. Misafir olduğumuz şu dünyayı anlamlı kılacak, ardımızdan hayırla yâd edilecek hatıraları bırakmamızı âdeta hâl dilleriyle anlatırlar.
Allah, rahmet eylesin.
Mehmet Çetin 26.01.2019 Batıkent Ankara
Mehmet Abi
Bir de yanlış hatırlamıyorsam, yaklaşık olarak 30 yıl önce idi.
TEK binasının önünde, kıvrana kıvrana vefat eden “Yüzbaşı” diye birisi vardı.
Allah Rahmet eylesin
Rahmetli Adil Emmi annemin köyündendir, bir yanlış var, söylentiye göre hacca götürülmemiş, otobüsten indirilmiş. Çok içerlemiş. Hacca gidenler herkesten evvel onu tavaf ederken görmüşler.
Ben, Yeni Camide abdest alırken, bu olayı sordum. Bana, “sus” işareti yaptı, bende anladım, yani gerçekmiş.
Allah rahmet eylesin. Mübarek bir insandı.
—
Kıymetli kardeşim
Rahmetli Âdil Gürses hakkında facebookta hemşehrimiz İzzet Koçak’ın hatırası, sizin hatıranızı teyit ediyor, doğruluyor.
Şöyle ki:
Rahmetli Adil Gürses’le 2014 yılında Hacda Mekke’de karsılaştım.
Sorduğumda dördüncü veye beşinci Haccının olduğunu söylediler.
Allah Rahmet etsin
İlçemizden üç karakter hatıralık yazımızla ilgili yapılan bilgi katkılarını kendilerine teşekkür ederek paylaşıyoruz.
Serdar Özbahar Allah rahmet eylesin, mekânları Cennet olsun inşaallah. Hacı Dede, mahallemizin korumasıydı. Gece belirli bir saatten sonra, eğer o sokağın sakini değilsen, ona cevap vermeden oradan geçmek zordu.
Cebrail Güzel Mekânları Cennet olsun. Hacı Dede’yle İlkokulu birlikte okuduk.
Hakan Serin Mehmet Çetin Hocam Size özelden Yazısız resmini yolladım Rica ederim eski insanları falan hatırlatmak ne güzel.
Hamit Ozan Allah gani gani rahmet eylesin, sağlam insanlardan daha akıllılardı
Mevlüt Altındağ Akdeniz köylümdü, kimseye zararı olmayan biriydi, kızdırmadıkları müddetçe
İzzet Koçak Rahmetli Adil Gürses’le 2014 yılında Hacda Mekke’de karşılaştım. Sorduğumda dördüncü veya beşinci Haccının olduğunu, söylediler Allah Rahmet etsin
Hayri Gündoğan Allah rahmet eylesin, zararsız insanlardı. Yazınızla vesile olup da dualarımızı hediye ettik, Allah sizden de razı olsun hocam.
Mevlüt Altındağ Mehmet Çetin abicim Akdeniz’in İsmi Dede Güzel’dir, Yukarı Şabanlı Köyündendir
Sükrü Ayhan Allah rahmet eylesin mekânları Cennet olsun. Paylaşım çok güzel olmuş abi, teşekkürler
Kadir Candan Allah rahmet eylesin mekânları cennet olsun inşallah, Ş. Koçhisar’da güzide insanları idi.
Soner Kutlu Ya hep duyardık Akdeniz diye, neden Akdeniz derlerdi, anlayamadım.
Haluk Gökkaya Ne adamlar geldi geçti Akdeniz’i, Deli Durmuş’u, Deli Yaşar’ı, Hacı Âdil’i, Hacı Dede’si… Allah rahmet eylesin mekânları Cennet olsun. Akdeniz, çok akıllı birisiydi.
Numan Sak Vay be! Bu insanlarımızı görünce gerçekten duygulandım. Çocukluğum geldi aklıma. Hepsi gariban geldi, gariban gittiler. Allah rahmet eylesin
Ali Dede Toprak Rahmetli Hacı Âdil, ayakkabı olarak hep yemeni giyerdi, ayağı büyük olduğu için özel olarak yaptırırmış. Sırtında çoğunlukla keçe yelek olurdu, o da özeldi. Para istemezdi, kendisine yardım edeceklere şöyle bir görünürdü. İki seneye yakın yayan olarak cuma günleri yürüyerek yeni Sanayi Sitesine geldi. Allah cc rahmet eylesin. Âmin.
Metin Alici Foto Fidan da Akdeniz’in çok şahane, habersiz çekilmiş resimleri, sürekli camekânında olurdu. Kim bilir o resimleri ne oldu? Ali Fidan, benim arkadaşım olur, araştırmak lazım.
Yalçın Yıl Bu arada Âdil Amca da rahmetlik iyi biriydi. Öbürü Demirayak’lı rahmetli Dede. Herkesin mekânı Cennet olsun inşaallah, âmin.
Cafer Bola Allah, ikisine de rahmet eylesin, ilçemizin maskotu sevilen, gariban insanlardı.
Ünal Bola Allah rahmet eylesin. Akdeniz, Almanya hapishanesinde sanırım beş yıl hapis yattığını, kendisinin dört dil bildiğini, çok ıstırap çektiğinden kendini içkiye verdiğini, hiç kimseye zararı olmayan, Koçhisar’lı bir hemşerimiz olduğunu yeni nesil biliyor mu, acaba?
Ferdai Yoldaş Gönül dostu insanlar kimseye bir zararları olmamıştır. Allah’ım rahmetiyle muamele eder inşallah. Senin kalemine sağlık hemşerim.
Allah rahmet eylesin, mekânı Cennet olsun üçünün de.
Üçünü de iyi tanırım.
Akdeniz’i Nizam Sinemasından tanırım.
Adil Abi de E-90 kara yollarında, ben, Ak Tuz’da çalışırken bizinen öğle yemeği yerdi.
Hacı Dede’yi de Hacı Enbiya Mahallesinden tanırım. Hacı Dede’nin iki bacısı vardı. Birinin Adı Zahire idi, öteki bacısı bunlara yardım ederdi. Bu da Koçhisar Terminalinin yanında oturuyordu.
Hepsinin de mekânı Cennet olsun.
Benim Adım Yalçın Gürses, Adil Gürses benim öz amcamdı. Allah, gani gani rahmet eylesin. Mekânı Cennet olsun.
Adnan Kütük hemşehrimizin,
Facebook hesabından Akdeniz ile paylaştığı bilgileri buraya alıyoruz
“DEDE GÜZEL NAMI DEĞER AKDENİZ’E İTHAFEN
O zamanlar kasaba olan Ağaçören’de orta okulu bitirmiş Şereflikoçhisar lisesine kayıt yaptırmıştım, Koçhisar yabancısı olduğumuz bir yer değildi zaten ilçemizdi ve orta okul yıllarımda sık sık gidip geliyordum, lise birinci sınıfımız o dönemde pansiyon olarak tabir edilen binada ve karanlık sınıf diye addolunan en dip sınıftı, tek bir büyük penceresi vardı, diğer pencereler oldukça küçük ve toprak zemindeydi, arkadaşlarımın çoğu hatırlar sınıf mevcudumuz 81 kişi idi, tabi birinci sınıftan başlayarak mezun olasıya kadar sınıf başkanlığımızı yapan Mustafa Ayata’nın da kulaklarını çınlatalım.
Bir gün çarşıda gezerken çocukların koşuşturması dikkatimi çekti, merak ettim bir şeyler söyleyerek korkunun oyunun karışımı bir tavırla hareket ediyorlardı, arkadan sakallı bir insanın geldiğini fark ettim, o yıllarda 30 lu yaşlarda gözüküyordu, elinde şişe sağa sola bir şey söyleyecek gibi ani dönüşler yapıyor el hareketleri bütünlüğü tamamlıyordu, tanımadığım için bir anlam veremedim, aslında sarhoş zannettim tabi zaman olarak da günün erken saatlerinde idi.
Bir kaç ay sonra teyze oğlumla çarşıda giderken karşıdan geliyordu ona sordum şu gelen kim dedim Akdeniz dedi pek fazla da bilgi vermedi. Birkaç kez bazı iş yerlerinde şarap parası istediğine şahit oldum, fazlada istemiyordu, verilen para bozuksa sayıyor üstünü iade ediyordu.
Artık lise ikide idim, eve giderken terminalin duvarında otururken gördüm, bu arada bir çok arkadaşın bildiği gibi öğrenci evim Sarıkaya’da idi. Bütün cesaretimi toplayarak selam verdim bana doğru kızgın bir suratla baktı baş işaretiyle selamı aldı, birkaç saniyelik sessizlikten sonra oturabilirmiyim dedim yine baş işaretiyle onay verdi, nerelisiniz dedim buralıyım dedi, pek fazla konuşmayı sevmiyordu ben de zorlamadım;
Aslında geçmişi dikkatimi çekiyordu araştırıp öğrenmeyi de seviyordum, tanıyanlardan hakkındaki bilgileri derlemeye başladım, bana anlatılan ve ortak görüşlerden çıkarttığım sonuç şöyle;
Genç yaşlarda yurt dışına gidiyor, orada bir kıza aşık oluyor, kızın İtalyan ve sarışın olduğu söylendi, o yüzden de sarı renkleri hiç sevmez nefret ederdi, kız yüzünden başına aldığı darbeden dolayı travma geçirdiği uzun süre hastanede yattığı ve sonuçta sınırdaşı edildiği söylendi, iyi bir kaynakçı olduğu biliniyor, hayatı boyunca evlenmediği, soğuk havada sıcak havada nerede kaldığı bilinmiyordu, ama tahminim boğazda kuytu bir yerde kalıyordu, kimseye bir zararı olmayan zararı sadece kendisine olan bu koca yürekli adamı Ağaçören den kendi köyü olan Şabanlı’ya giderken trafik kazası geçirip öldüğünü duyunca çok üzülmüştüm, Allah rahmet eylesin, bu insanlara yaşarken ilgi göstermek, yardım etmek insanlığın bir gereği olarak görüyorum.
Daha fazla ve farklı bilgisi olanlar varsa dinlemek isterim;
Sevgiler, saygılar
Adnan Kütük”