Hacı Osman Ustalar
Şereflikoçhisar’ın Belediye temizlik işçilerinden eski, çok eski personelinden olan sadık ve dürüst ama aynı zamanda saf ve temiz Hacı Osman Emmisini bilmem hatırlar mısınız?
Bu sualim, elbette yaşı müsait olanlaradır.
Verin bir memleketin temizliğini, bitmek bilmeyen bir azim ve gayreti ile sabırla temizler, kanaatinde idim, onu her gördüğümde. Sabahın alaca karanlığında işe başlar, kimseyi rahatsız etmeden sokakları süpürür, temizler.
Uzuna yakın boyu, kır sakallı, sağ elinde çalı süpürgesi, sol elinde küreğini doldurur, özenle arabaya döker ve bu hareketi sabırla yapar, gider. Herkes onu sever, takılır, sohbet ederdi. Sonraki yıllarda onun bu sevimli ve esprili ifadeleri hatırlandıkça da hoş, tatlı anılar olarak canlanır.
Hele bir de şu tekerlemesine kulak verirseniz; zamanın ölümsüz hatıralarında yankılandığını hissedersiniz.
“Ağalar, beyler! Hayırlı işler. Varsa çöpünüz getirin, alayım!”
1965 yılında belediyeye temizlik işçisi olarak alınır.
Hacı Osman Amca, el arabası ve süpürgesi ile simgeleşmiş ve herkesin yarenlik ettiği, sevilen bir insandır. “Nasılsın?” denildiğinde, “Allah’ın emri üzerine çalışıyorum.” derdi. Gecesi gündüzü, mesai saati falan yoktu.
Emekli olunca bile evde duramaz işe gider ki bunun bir hikâyesi var, Aşır Çabuk’tan dinliyoruz:
Eski belediye başkanı rahmetli Mehmet Aktaş, emekliliği gelen Hacı Osman Amcayı çağırır. “Osman Efendi, emekliliğin geldi! Bundan sonra çalışmana gerek yok. Her ay maaşını bankadan alabilirsin. Bundan sonra da işe gelme.” der.
Başkanın makamından sessizce çıkan Osman Emmi, doğruca rahmetli babam Seyfettin Çabuk’un yanına gelir ve ağlamaya başlar. Niçin ağladığını babam sorunca, “Aktaş, beni işten çıkardı.” der. Babam da hışımla başkanın odasına gider ve çıkışır. Emekli olduğu, onun için artık işe gelmemesini söylediğini ama bu muameleyi işten çıkarıldığı şeklinde anladığı anlaşılır. Beraberce konuşarak; “işine devam ediyormuş gibi gelsin” diyerek usuleten bir çözüm bulurlar.
Evden çıkarken hanımı alınacakları bir bir söyleyince o da “Alınacak avrat, alınacak” der.
Bir defasında kabızlıktan rahatsız olarak doktora gider, ancak derdini anlatamaz. Doktor sorar: “Amca helaya çıkabiliyor musun, amel misin, nasıl?”, diye sorunca garib, utancından büyük abdestini “demirözzek gibi” diyerek anlatmaya çalışır.
Sarıkaya Mahallesinde oturan Hacı Osman Emminin Hanımı, Hacer Teyzeden olma Vahit isimli tek evlâdı vardı. Rahmetli Vahit, uzun yıllar Almanya’da çalışır.
Kalbi saf ve temiz Çöpçü Hacı Osman Ustalar Amcayı, bu yazının hazırlanmasına yardımcı olan ve tanıyanların hatıralarında da o hâlâ gece ikilerde üçlerde, sabahın dördünde beşinde elinde süpürgesi ve küreğiyle topladığı çöpleri arabasına doldurur, halini hatırını soranlara da “Allah’ın izni ile çalışıyorum.” dediği kulaklarda çınlıyor, hayalimizde devam ediyor.
Biliyorum, bu nev’i hatıralar, anlatmakla bitmez. Ancak, andığımız kişinin hayatından kısa birkaç kesit, onu yeniden hatırlamamıza, kalbimizin kıpırdamasına, hayalimizin o unutamadığımız günlere anlık gidip gelmesine vesile oluyor. Evet, hatıralar bütün eksikliğiyle beraber böyle gider, anlatılır durur. Ama gelin hepsine birer Fatiha okuyarak, cümlesine bağışlayalım da gün olur bize de okurlar inşaallah.
Sosyal medya yorumlarından
Cezmi Ayata
Benim çıraklık zamanımda “Haydi teneke üstünden!” diye her dükkânda durup, çöpleri toplardı.
Bir gece sinemadan geliyoruz. Gecenin yarısı çarşıyı süpürüyor.
Doktor Kamuran’a gider ama söyleyemez kabız olduğunu. Doktor;
“-Hacı Osman! Neyin var?
-Aman Doktor Kamuran Bey, bir bakarsın ceviz gibi kırıp yiyesin gelir, bir bakarsın tasa koyup içesin gelir.
Sağol Hacı Osman! Bize …unu da yedirdin.” der.
O zamanlar çok lafı olmuş ve yarenlik yapılırdı.
Allah’ım bütün geçmişlerimize gani gani rahmet etsin. Mekânları Cennet olsun, inşallah. Âmin
Bayram Uludağ
Evet, Çöpçü Hacı Osman Amcayı hatırlıyorum. El arabası vardı, çizmesini hatırlıyorum. Sarıkaya Mahallesinde otururdu. Hatta yanlış hatırlamıyorsam oğlunun ismi Vahdi Kargın ise eğer, dayım kızı Emine ile evliydiler şimdi ayrılar.
Allah rahmet etsin. Benim hatırımda Demir özzek vardı ki onu da yazmışsın. Bir de mola verip bizim dükkanın destisinden su içişi vardı ki susamadığın hâlde su içesin gelirdi. Öyle iştahla içerdi ki ağzının kenarından sakalından aşağı sular akardı. Yüzü daima güleçti.