Bu mübarek vatanın iki dehşetli manevî belâsının def edilmesinde çıkış ve çözüm yolu olarak ortaya konulan Risale-i Nur Külliyatı’nın müellifi Bediüzzaman Hazretleri, bahsedilen iki dehşetli belânın ortadan kaldırılması için matbuat âleminde neşir ile hizmet etmenin ehemmiyetine dikkat çeker.
O dehşetli iki belânın birincisi dinsizlik ve imansızlık olduğu gibi ikincisi de Müslümanlar arasındaki ihtilâftır. İmansızlık ve ihtilâf belâsı neşir ile geldiği gibi izalesi de neşir ile olmalıdır.
Van Valisi İşkodralı Tahir Paşa’nın konağında gösterilerek feveran etmesine sebep olan şey, bir yayın organıdır. Başit Dağı başında görülmeyenin inkâr edilemeyeceğini ihtar ettiği ilk Türkçe mektubunu neşreder. İslâm âleminin dertlerine derman olması maksadıyla Medresetüzzehra isminde kurmak istediği üniversite düşüncesinin Padişaha ve Osmanlı münevverlerine ulaşmasında ilk işi her suale cevap vereceğini anlatan ilân neşreder. Daha sonrasındaki günlerde İstanbul’daki neşriyatı ile fikirlerini ifade eder. 2. Meşrûtiyet öncesi ve özellikle sonrası zaman diliminde meşrûtiyetin doğru okunması ve anlaşılması için defalarca neşriyatı kullandı, fikirlerini açıkladı. Sultan Abdülhamid’in değil istibdâdın muhalifi olduğunu yayın organları ile ilân etti. Kasten gönderildiği tımarhânede doktor ile ve tevkifhânede Zaptiye Nâzırı Şefik Paşa ile olan muhavereleri vesilesiyle fikirlerini gazetelerde neşretti. Hamidiye Alayları hakkındaki görüşlerini o günlerdeki neşriyatlarda yayınladı. En az elli civarındaki gazete ve dergilerde makaleler neşretti. Günümüz siyasetinin ana yapısını oluşturan İttihat ve Terakki’nin içerisindeki mason ve din karşıtı ifsat gurubuna muhalif olan Ahrar grubunu fikren desteklediğini neşir vasıtalarıyla ilân etti. Hürriyetin hatalı yorumlanmasına mani olması, doğru okunmasının teminini neşriyat ile yaptı. Makalelerinin toplandığı Nutuk isimli eserini neşretti. Doğu Anadolu’daki aşiretlere verdiği meşrûtiyet derslerini Münâzarât’ta neşretti. Otuz Bir Mart ayaklanmasının ardından çıkarıldığı mahkemedeki savunmalarını neşretti. Değişen devirde, oluşan yeni mecliste gelişmeler karşısında fikirlerini beyanname ile neşretti. Eski Said döneminde neşriyat ile tebliğini yapan Bediüzzaman, devam eden yıllarda Yeni Said’in ve sonrasında ikisinin hikmetli temsili anlamında Üçüncü Said dönemindeki telifatını neşretti.
Demek istediğimiz o ki Bediüzzaman esasında neşriyatçı idi. Neşriyat vasıtasıyla vazifesi ifa etti. Vefatı öncesi yazdığı mektupları ile tesis ettiği hizmetinin esaslarını neşretti. Ardından, Nur Talebeleri neşriyata ciddî ehemmiyet verdi. Bir lahana yaprağı kadar neşir vasıtasına sahip olabilmenin erken arayışları nihayetinde basında Yeni Asya ile taçlandı. Rahmetli Zübeyir Gündüzalp’in öncülüğünde ve Mehmet Kutlular’ın idaresinde neşriyatını meşveretle sürdüren Yeni Asya, basında Risale-i Nur’un kalesi oldu. Bu kale içerisinde Risale-i Nur ile beraber onun izahlarının yapıldığı Yeni Asya Neşriyat adı altında kitaplar, dergiler, sesli, görsel ve sosyal medya gibi hizmetler yapıldı ve yayınlandı.
Neşriyat, bir fikrin tanınması ve yayılmasında basamak ve vasıtadır. Bediüzzaman, bunun ehemmiyetini gayet iyi biliyor ve eserleri ile bunu ortaya koyuyordu. Risale-i Nur’un tavr-ı esasisine ve ruh-u asliyesine uygun ve meşveret ile tesbit edilen kararların ulaştırılarak sağlıklı ve istikametli uygulanmasında neşriyat son derece önemlidir. Bugünün neslinin yetiştirilmesi dünkü neşriyat ile olduğu gibi gelecek nesle devri yine meşveretli neşriyat ile mümkündür. Bu cümlelerden hareketle bir mânâda neşriyata sahip çıkmak hizmetin devamına sahip çıkmak demektir.
Mehmet Çetin
12.01.2017 Bostanlı İzmir