İslâm’da Kuyumculuk isimli kitabımızın Hayat Yayınlarından ikinci baskısı hazırlanırken gündemde olan Altın Tahvili ve Altın Kira Sertifikası hakkında özet bir değerlendirmeyi aktaralım.
Geleneksel bir yatırım aracı olan altının, nihayet hükümet tarafından da güvenli liman olarak görülmesi olumlu bir gelişmedir ancak faiz endişelerini de unutmamak lâzım.
Altın Tahvili; “üzerinde ödenecek faiz yazılı borç senedi mahiyetindedir. Altın ödeyerek tahvil alan şahıs, belli süreler geçtikçe belli faiz alacak ve itfa (geri ödemesi) zamanında da tahvilin üzerinde yazan miktar kadar altını geri alacaktır.
İslam’a göre nakit mahiyetinde olan altının vadeli satımı caiz olmadığı gibi, ister altın olsun ister faizlik diğer mallar olsun onların faizli olarak ödünç verilmesi veya faiz gerçekleşecek şekilde mübadelesi de caiz değildir.” 100 gram altını vadeli 101 gram geri ödemeli satımı faizdir, caiz değildir. 100 kilo buğdayı da peşin ya da vadeli geri ödemede 101 kiloya satmak da caiz değildir.
Altına Dayalı Kira Sertifikası’nı caiz gören bazı fıkıhçılara göre “ülkemizde de uygulanacak olan altın kira sertifikası ise farklı bir işlemdir. Bu uygulamada altını olan şahıs devletten bu altın karşılığında bir taşınmazı (altını kadar bir parçasını) belli bir süre sonra devlete geri satmak şartıyla satın almakta ve onu yine devlete kiraya vermektedir.
Bu işlemin cevazı önce tartışılmış, sonra caiz diyenlerin fetvası uygulanır olmuş ve Mecelle de 118 ve 119. maddelerde cevazı kanunlaştırmıştır.
Altın kira sertifikası uygulamasında da altını olan şahsa devlet kira getiren bir malını satmakta, bu malın mülkiyetini temsil eden bir sertifika vermekte, sonra bu malın devlet kiracısı olmakta, sertifika sahibine kira ödemekte, belli bir süre sonra da malı satın alana altınını ödeyerek malı geri satın almaktadır.
Altın tahvili ile altın kira sertifikasını birbirine karıştırmamak gerekiyor; çünkü tahvil (altını faizle borç vermek) haram, bir malı altınla satmak sonra da onu kiralamak caizdir, Mecelle’de yerini almış ve Şeriatı uygulayan Osmanlı’da geniş ölçüde uygulanmıştır.” [1]
Bu uygulama: “Banka altını alırken düşük değerle alıyor. Tahvili bozacağı zaman da piyasanın altında değer biçiyor. Bankalar kuyumcu gibi olamazlar.” gerekçesi ile karşı çıkarak zararlı görenler olduğu gibi[2]“Altın sertifikası hemen satışları etkilenmez ama onların başka bir iş modeline geçmeleri gerekebilecek. Ama bu düğmeye basıldığı gün, bütün sistem kuyumculuk cephesinde çökecek mi, hayır. Çünkü hala o geleneksel tüketici varolmaya devam edecek. Yani sadece ziynet eşyası satmanın para getirdiği bir modele doğru ittirilmiş oluyorlar bu şekilde. Üzücü ama ekonominin kazanması açısından olması gereken bu.”[3]
diyerek olumlu bulanlar da var.
Tahvildeki maksat, fiziki altını bulunan bireysel yatırımcılara belirli bir gelir (faiz) sağlayarak yastık altındaki altınların ekonomiye kazandırılmasıdır. Bunun için 22 ve 24 ayar altınların (Taşlı ürün ve Reşat şerisi hariç) sadece Ziraat Bankasına toplama dönemlerinde verilmesi gerekiyor. Altı ayda bir tahvil/sertifikaya % 1.2, yılda % 2.4 getiri (faiz) veriyor. Vergiden muaf tutarak da cazip hâle getiriliyor.[4]
Faizden sakınmak isteyenlerin hassasiyetlerine kuvvet ve destek vermek var iken…
Mehmet Çetin
06.10.2017 Yeni Foça İzmir
[1] http://www.yenisafak.com/yazarlar/hayrettinkaraman/altin-tahvili-ve-kira-sertifikasi-2037175
[2]Turgay Baransel, http://www.dha.com.tr/altin-tahviline-kuyumculardan-tepki_1493350.html
[3] https://tr.sputniknews.com/ekonomi_raporu/201704131028055340-altin-kuyumcu/
[4] http://bigpara.hurriyet.com.tr/altin/haber/altin-tahvili-almadan-once-mutlaka-okuyun_ID1441040/