Altın fiyatlarının hareketliliği nazarın ve dikkatlerin maksattan ayrılmasına sebep oldu. İmtihan salonunda iken elma şekerlerine dikkatimiz kaçtı. Bu kaçıncı dikkat dağınıklığımız bilemem ama oynanan oyunların çok, hem pek çok olduğunun pekâlâ farkındayım, hamdolsun.
Zihnimden, darağacına idam edilmeye götürülürken, bir maksat için yol kenarına konulmuş cazip şeylere bakarak oyalanan insanın hâli geçti, acıtarak. Bunları düşünürken vicdanım ise nefsime isyan ediyor: “Âleme ahkâm kesiyorken, senin hâlin onlardan çok farklı değil, evvela kendine bak ve ıslah et!” Dondum kaldım…
Doğruyu daima söyleyen vicdanım bu sefer de hakkı haykırmakta idi. İçe döndüm, kalbî mülahazalarımla baş başa kalmak istedim. İzin verirseniz bundan sonra kendim ile konuşacağım. Siz kenarda dinleyebilirsiniz.
“Sen,” dedi vicdanım, nefsime hitap ederek: “Baba mesleği dediğin kuyumculuğun içerisinden geliyorsun, herkesten fazla altın ve paranın içerisindesin. Yokluktan, fukaralıktan ne anlarsın? Bir de kalkmış âleme, altın fiyatları ile gelen imtihan diye nasihat etmeye kalkıyorsun?”
Tokat dehşetli idi. Fırça müthiş!
Haklı söze hacı amcan ne desin? “Dur” dedim vicdanıma. “Evet, nefsime hitap ederek doğru söylersin. Hayatım, dediğin gibi varlıklı bir aile içerisinde geçti, ama bildiğin gibi değil ve bilmediğin konular var” demeye çalıştım. Nihayet çar-naçar dinlemeye başladı.
“Evet, herkes gibi ben de insanım, zaaflarım ve hatalarım var, doğru ama hamdolsun imanım var. Bu imanımı temelde niyetim ile ve çoğu zaman da iradem ile istikamete sokmaya gayret ediyorum. İşte bu iradem ile yaptığım dualarımı kabul eden Rabbim, bahsettiğin malın-mülkün içerisinde büyürken onların bir imtihan aracı olduğunu, gençliğimin ilk yıllarında Küçük Sözler ile bana gösterdi. Sağ yola giden kardeş ile kuyuya düştükten sonra mütevekkil olan iyi huylu kardeş hikâyesini kırk yıldır hatırlarım, hiç unutmam.
“Arkamdaki aslan beni hayat kuyusuna düşürmüş. Yukarıda ecel aslanı, aşağıda kabir ejderhası gibi iki dehşetli arasındaki hâlimi her Nur sohbetinin ardından tazeliyorum, dersimi alıyorum, elhamdülillah. Bu dersler ile ahirette beni kurtarmaya yaramayacak şeylere kalbimi bağlamamaya, ama hayatımın devamı, sorumluluklarımın icabı işime dikkat etmeye çalıştım ve ediyorum.”
Bu cevaplar nefsime haddini bildirirken vicdanımı da rahatlattı doğrusu. Fakat mütalâa durmadı devam etti. Zira bu veya emsâli sözlerin kulağıma gelmesi, yüzüme söylenmesi bana çok da yabancı değildi. Hoş karşılamayı, müspet hareketin icabı sayıp, sabır ile sükût ettik, münasip olanlarına da cevap vermeye çalıştık. Ama “Dışı seni yakar, içi beni yakar” sözünü söyleyemedim gitti. Ben biliyorum ki para ile olan imtihan çok ağırdır. Onun için meslek hayatımdaki en önemli duam: “Ya Rab! Beni para ve kadınla imtihan etme. Âmin.” Zira mesleğim icabı bu ikisi ile muhatap idim.
İşte bu sebepler ve izahlardan dolayı tezgâhımın başında iken, yarını hiç düşünmedim. Sadece bulunduğum an içerisindeki imtihanı nasıl halledeceğim ile meşguldüm. On gram bilezik sattığımda, on buçuk gram yerine koymayı yapabilirsem kâra geçtim sayardım. Altın fiyatlarının oynaması beni oynatamadı bu prensibimle. Bu ticaretime yönelik imtihanım idi. İçime, vicdanıma yönelik olanında ise şöyle derdim: Bu vitrindeki altınlar emaneten benim gibidirler. Bu emanetçilik vazifemde helal kazanarak, doğru ticaret usulleri ile mevcut miktarı fazlalaştırdığımda sevinirken, emanetçiliğimi iyi yapıyorum diye sevinmeye dikkat ederdim, şükrederdim. Eksildiğinde ise kusuru kendimde arar, ders çıkarır, dua ederdim.
Aklı başında olan insanın dünya malını kazandığında sevinmemeyi, kaybettiğinde ise üzülmemeyi öğrenmesini kendime ders aldım.
İşte bu ölçüler elimde var iken, altının fiyatlarının inmesi veya çıkması beni bu esaslarımdan ayırmamalı derim. Pusula elimde, beni nereye koyarsanız koyun, gam değil, demeliyiz.
Bu sözlerimi kuyumcu kardeşlerim ile beraber söylemek isterim. Diğer kardeşlerimin de kendilerine göre ders almalarını tavsiye ederim, doğrusu.
İmtihanın “İslam’da Kuyumculuk” kitabımızdaki konular ile olan kısmını bir sonraki yazıda konuşalım inşaallah.
Mehmet Çetin
26.04.2013.Çiftehavuzlar-Çiğli-İzmir