Tokuşmak mı kucaklaşmak mı?

Avatar photoPosted by

            Âyet ve hadislerden selâmlaşma, musafaha ve kucaklaşmayı bir ibadet olarak anlıyor ve tatbik ediyoruz. Mü’minlerin, karşılaşmalarında ve ayrılmalarında hûşû içerisinde yaptıkları bu uygulamanın; günahların dökülmesi, sevabın çoğalması ile beraber uhuvvet ve kardeşliğin ziyadeleşmesine vesile olduğunu Resul-i Ekrem’in (asm) hadisinden okuyoruz.

Şimdilerde bazı kimselerin selâmlaşma ve musafaha etmesinin ardından koçların tokuşmalarını andıran şekilde kafalarının yan taraflarıyla acayip bir hareket yaptıklarını üzülerek müşahede etmekteyiz.

Nevzuhur bu alâmet nereden türedi böyle acaba? Böylesine tokuşmanın, bildiğimizin dışında bir başka manası var da, biz mi cahil kaldık?

Kardeşliği pekiştiren unsurlardan birisi de evet, musafaha ve kucaklaşmadır. Doğrusu mü’min, kardeşini sever ve sevmeli. Kucaklaşmanın, kardeşliği hatırlatmasının yanında tokuşmanın başka şeyleri hatırlatacağından korkuyoruz. Kaldı ki sarılmanın, kucaklaşmanın hikmet noktasından pek çok faydalarını bilim dünyası sıralamaktadır, o mevzu konumuz haricidir.

Sebebini anlayamadığımız ve anlayamamanın ardı sıra endişeyle beraber korktuğumuz bir başka husus ise yine son yıllarda zuhur eden, sünnet niyetiyle bırakılan bıyıkların kesilmesidir. Hangi hayatî bir gerekçe var ki sünnetin terkine fetvaya sebep olsun? Hele bunu Risale-i Nur’u okuyanlarda, az da olsa görmek, inanın kahrediyor.

Bize bir hâller oldu!

İzninizle garib hâllerimizden birkaçına dikkat çekelim.

  1. Sohbetlerdeki hizmeti yapan kardeşlerin, kılınan cemaat namazına iştirak etmeyip, yaptığı hizmeti (bulaşık yıkamak vs.) gerekçe göstererek namazı müstakil kılmalarını anlamakta zorlanıyoruz. Bir tarafta sünneti uygulamanın ehemmiyetini anlat, diğer taraftan cemaatle namaz kılma sünnetini yapmamaya bulaşığı gerekçe göstermek, anlaşılır gibi değil.
  2. Bir başka nokta ise namazın terkini ya da tehirini de ya tebliğ veya hizmet gerekçesi ile yapmak da çok acı. Birisine namaz hakikatini anlatırken, namazın vaktinin geçmesini göz ardı etmek ve bunu da hizmet niyetiyle yapmak, masum görünümlü bir yanılmadır. Hizmet gerekçesi ile namazın terki ya da tehiri ile yine hizmet yahut tebliğ gerekçesi diye sünnetin terki, kat’iyen doğru değildir. Hiçbir hizmet gerekçesi, farz ve sünnetin terkini icap ettirmez.
  3. Bir diğer nokta ise gıybet konusunun karıştırılmasıdır. Hakkında konuşulmasına rıza gösterilmeyen konuşma, meşveret gibi özel durumlar haricinde gıybettir ve haramdır. Hiç de meşveret havası olmayan görüşmelerde yapılan gıybeti, sözde meşveret gerekçesi ile örtmek ne kadar sorumluluktan kurtarabilir?

Gıybetin en yayılmacı olanı ve bu etkili yayılmacı özelliği sebebiyle günaha en fazla kaynaklık eden de sosyal medyadaki paylaşımlardır. Orada bir, bin olmakta. Hele bir de bilir bilmez ve kulak dolgusuyla üretilen dolaşım ve paylaşım var ki çoğu yalan haber olmasıyla yalan söylemeden dolayı da ayrı bir günah işlenmektedir.

Bahsedilen hatanın; şuurlu bildiğimiz, okuyan ve okuduğu ile amel eden diye düşündüğümüz arkadaşlar tarafından yapılması inanın çok üzüyor ve içimizi acıtıyor.

Evet, gerçekten bize bir hâller oldu.

 

Mehmet Çetin

15.07.2012. Doğanbey-Beyşehir-Konya

(Tadilat 23.08.2018)

 

 

 

3 comments

  1. İbrahim Kaya’nın tebrik e-maili
    rn.ibrahimkaya@gmail.com
    “Bize bir haller oldu” yazınız gayet nezih ve faydalı bir yazı Ağabey.
    Risale-i Nur Talebelerinin kültürel oluşumuna katkısı olur diye bu minvalde yazılarınızı bekliyoruz.
    Cenab-ı Hak muvaffakıyet ihsan etsin.

  2. Çetin Acar’ın yorumu
    cetinacar09@outlook.com
    Selamünaleyküm Mehmet Ağabi; .. . . .
    Son yazınızla ilgili tebrik ediyorum. Özellikle seçtiğiniz konu cemaatin gidişatı hakkında önemli konuların işareti olduğunu gösteriyor.
    Yazınıza yorum yazdım ancak ne hikmetse çıkarmadılar. O yorumumu sizinle paylaşayım dedim.
    “musafaha gibi sünneti terk edip kafa tokuşturmak adeti ne yazık ki son yıllarda cemaatimize de sirayet etmiş vaziyette.
    Dersanedeki bazı işler dolayısı ile de cemaatle namazı terk etmek ise düşünülemez.
    Ve diğer vurgulamak istediğim konu da bıyık meselesi, bıyıksız bir nur talebesi düşünemiyorum. Kardeşlerimizin kime benzediği hususunda kendilerine çeki düzen vermeleri lazım.
    Unutulmamalı ki, kâinatın ayakta durması Nur Talebelerinin davaya olan samimiyeti ile bir manada doğru orantılıdır.
    Tebrik eder, bu önemli konunun derslerimizde anlatılması da zaruret haline gelmiştir.”
    ÇETİN ACAR
    (AYDIN)

  3. Musafaha konusunda Son Şahitler’de mi, yoksa diğer hatıralarda mı hatırlamıyorum. Keçe Külahlıların musafahası üçleme şeklindeymiş. Sağ, sol ve tekrar sağ omuzların muhabbetle kucaklaşması, şeklinde. Paylaşayım dedim.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir