Kitap Sevgisi

Avatar photoPosted by

Dünyada, İnsana en fazla haz veren koku, çocuğunun teninin kokusudur. Hakikaten hiçbir koku. bu hayat başlangıcının kokusundan daha cana yakın değildir. Ama bu kokunun ardından hangi kokunun geldiğini sorarsanız, biz kitap kokusu deriz.

Yıllarca, asırlarca beklemenin mahsulü olan, kendisine mahsus bir kokudan tutun da, henüz matbaadan çıkan bir kitabın kokusu…

Bir zaman Fransız anketçilerinin pek hoşlandığı bir soru vardı ki bugün bile geçerliliğini devam ettirmektedir. Bugün o soruyu bize sorsalar; “Issız bir adada yapayalnız yaşamak zorunda kalsanız,  yanınıza neler alıp götürürsünüz?” Cevabımız gayet kısa ve açık olarak; kitap olacak.  Ne olduğumuzu ve ne olmamız gerektiğini ve neler yapmamız gerektiğini anlatan eserler olacaktır.

Kitapların, insan hayatında mühim bir mevkii vardır. Hele gittikçe teknolojinin hızla ilerlediği zamanımızda.

İnsanlar toplu olarak yaşadıkları halde yine de mahlukatın en yalnızıdırlar, kitapsız kalınca. Kitapsızlık ne hazin işkence. Derûnî hislerin ifadesinde dolan bardağın boşalmasında ve boş bardağın dolmasında kitapların rolü çok büyüktür.

Çam Dağının tepesindeki Çam Ağacının üstünde yalnızlığın göbeğindeki Üstad Bediüzzaman’ı düşünüyoruz. Yalnızlığa meydan okuyuşundaki esasını takip ediyor ve araştırıyoruz. Nihayet koltuğundaki kitabı ve sırtındaki eser yüklü çuvalı görüyoruz. Ve birden bu babdaki bütün meçhul düşüncelerim malum oluyor.

Renksiz hayatımızın “Elvan-ı seb’ ası” dır kitaplar. Musikisîz hayatımızın “Kanun telleri” dir kitap. Rüyasız uykularımızın seheridir, kitap. Pasif veya monoton hayatımızdan aktifliğe ve değişkenliğe geçişin muharrikidir kitap.

İsterseniz bir deneyin, canınızın sıkıldığında kitapla başbaşa kalmayı. Günün verdiği zihnî yorgunluğu geçirmek için bir kitabı elinize alınız, veya kitap değişimi yapınız. Fıtrî hakikatları anlatan eserlerle, eşyanın haikatındaki sırları ifşa eden kitaplarla başbaşa kalmayı hiç denediniz mi?

Kitap bizim tamamlayıcımızdır. Bütün eksiklerimizi kitaplar ile tamamlarız. Ama her kitabın, eksiklik giderdiği zannına kapılmamalıyız. Kitaptan kitaba farkın olduğu da bir gerçektir. Daima iyiye, faydalıya ve güzele teşvik eden kitapların var olduğu nasıl bir gerçekse, kötülüğe sevkeden kitapların varlığı da realitedir.

İnsansız dünya ile kitapsız ev arasında bir fark yoktur, bizce.

Düşünce lem’ası insanda parlamaya başladığı ilk günden itibaren insan, eline geçirdiği hemen herşeye duygu ve düşüncesini çeşitli yollarla aktarmaktan geri kalmamıştır.

Kitap, düşüncelerin mücessem ifadesidir. Fikirlerin kemâl noktası.. Koparılacak olgunluğa ermiş meyve…

Milli ve manevi değerlerimize ters düşen çürük meyveler elbette mide bulandırır, rahatsız eder. Nasıl rahatsız etmesin ki ahlak dışı, fıtrat dışı, ecnebî eserlerin muhteviyatları.

Robenson Crusoe’nun yalnız kaldığı adadaki büyük acısı acaba kitaptan uzak kalmak değil midir?

Sözün kısası kitabı her yönüyle severiz. Kitaba karşı hassasiyet ve zaafiyetimiz vardır. Hele kitaplar arasında saatlerin geçtiğinin farkında olmadan altın vakitler geçirmek, baklavadan daha tatlı.

Anlatılana dalıp gitmekten, yapraklarına dokunmaktan mürekkebin ve kâğıdın kokusunu duymaktan, çevrilen yaprakların hışırtılarını dinlemekten hoşlanırız, haz duyarız.

Evden dışarıya çıktığımız zaman yanımıza küçük boyda bir kitap almayı hiç unutmamalıyız. Ne olacağı bilinmez ki! Bakarsınız, kalabalık içinde insana ansızın yalnızlık çökebilir.

Hasılı kitap, denizde seyreden geminin pusulası, geceleyin çöldeki yolcunun kutup yıldızı, yalnızlıktan dem vuranların arkadaşı, dolanların boşalma boşalanların dolma vesilesi ve ifadesinde aciz kaldığımız efkâr ve hissiyatımızın gizli tüneli.

Mehmet Çetin
12.03.1979-Eskişehir

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir