Resul-i Ekrem Efendimiz (asm) ile alâkalı rehin hadisesi bu kısa yazımızın konusudur.
“Resulullah (asm), bir Yahudi’den, veresiye yiyecek satın aldı. Rehin olarak zırhını verdi”[1]
Bu rivayetteki muameleyi Emval-i Sitte (Altı Eşya) Hadisi ile mukayese ederek değerlendirilmesinde akla takılanlar var.[2]
Altı Eşya Hadisi’nde altın, gümüş, buğday, arpa, tuz ve hurmanın aynı cinsi ile değişiminin eşit ve peşin; farklı cins ile olan takasının ise miktar farklı ancak peşin olması prensibi ifade edilir. Altı Eşya Hadisi’nde ismi geçen altı emtia, ribevî emtia yani faize konu teşkil eden eşyadır. Bu altı eşyanın alım satımında fazlalık faizine girmemesi için eğer aynı cins değişimi oluyor ise eşit ve peşin olmalıdır. Yine bu altı eşyadan farklı cinsler arasında değişimi oluyorsa eşitlik şartı kalkar, değişik miktarda ancak peşin satılması gerekir ki fazlalık faizine girilmemiş olsun.
Yahudi’den aldığı rivayet edilen hadisede, arpanın arpa ile takasının veresiye olarak yapıldığı değil, arpayı alacak kadar o vakit parasının olmadığı ve buna mukabil olarak ödeme zamanına kadar zırhını rehine bırakarak satın aldığı nakledilir.
Bu meselede ilk problem, ismi geçen altı eşyanın, kendi cinsi ile değişiminin eşit yapılıp yapılmadığıdır. Bu zaviyeden bakıldığında o nakildeki muamelede arpa arpa ile değildir. Rehine olarak zırh verilse bile arpa, para ile alım satımı olduğu için sıkıntı yok. Yani ribevî emtianın takası söz konusu değil. Buradaki muamele, arpanın para ile alım satımıdır.
Altı Eşya Hadisi’nin ikinci bölümündeki farklı cinsteki eşyanın (arpanın para ile) takasının mümkün, ancak peşin olması zaviyesinden bakıldığında da problem yok. Bahsedilen rivayetteki işlem, ribevî eşyaların kendi arasındaki takası değildir. Bu noktadan da Altı Eşya Hadisi’inde sakındırılan fazlalık faizine girmesi söz konusu değildir.
Erken dönem İslâm âlimleri ortak nitelik taşımayan (arpa-para) fâize konu teşkil eden (ribevî emtia olan) malların karşılıklı fazlalıklı ve vâdeli mübâdelesinin câiz olduğu konusunda ittifak etmişlerdir.
Biz, Altı Eşya Hadisi zaviyesinden bakarak bu kısa tahlilimizi yapmaya çalıştık. Konumuza en yakın bir iki hususa daha işaret edelim.
Efendimiz (asm), bu uygulaması ile ihtiyaç sahibi olan, ancak parası olmayan ve fakat paraya eş değerde tutulabilecek bir başka malın/eşyanın rehine bırakılarak vadesi geldiğinde ödeme yapılarak ihtiyacın meşru dairede karşılanabileceğine numune olmaktadır.
Kaldı ki emanet, rehine, ödünç gibi muamelelerin ayrı ayrı hükümleri var. Bahsedilen hadisedeki alım satım, rehine hükmü muvacehesinde yapılmış olup muhtemelen rehine muamelenin kaynak hadisesi olmaktadır.
Farklı yorumlar içerisinde konumuz ile alâkalı olan bir başka husus ise ehl-i kitap ile alış verişin yapılabileceğine ve buna bahsedilen hadisenin temel kaynak teşkil etmesidir.
Zâtu’l-Fudûl namındaki demir zırhın Benî Zafer’den Ebü’ş-Şahm’a, rivayetlere göre bir ya da yirmi veya otuz sa’, hatta bir dinar değeri miktarındaki arpaya mukabil rehin bırakılarak yapılan bu muamelenin uzun tahlilleri olmuş. Resul-i Ekrem’in (asm) vefatı sonrası bahsedilen ödemenin Hz. Ebu Bekir (ra) tarafından yapılıp, zırhın da Hz. Ali’ye (ra) teslim edildiği bilgileri var.
Allah, en doğrusunu bilendir.
Mehmet Çetin
23.02.2019 Londra İngiltere
[1] . Buhârî, Rehn 2, 5, Büyû 14, 33, 88, Silm 5, 6, İstikraz 1, Cihâd 89, Megâzi 85; Müslim, Musâkât 124, (1603); Nesâî, Büyû 58, 87, (7, 288, 303).
[2] Bu yazının hazırlanmasına vesile olan dostumuz Mustafa Düzgün’e teşekkürler.