Kuyumcunun Notları
Her gördüğümde takılır kalırım ve soruyu sormadan edemem: Hakikaten Yavuz Sultan Selim küpe takmış mı?
Küpe takma tabancasını aldığım zamana gitti hayalim. Satıcı kullanılışını tarif etti ve merakla ilk müşterim hangi bebeğin olacağını bekledim. Zira kesinlikle buluğ çağını geçmiş bayanların kulağına hiç küpe takmadım. Sebebi ise gayet net ve açık; takma sırasında kulağın tutulması gerekiyor, tutma ise temastır, nikâh düşen hanımlara temas ise haramdır.
Merakla beklediğim ilk müşterimin bebek değil, yetişkin erkek olması beni hem şaşkınlığa ve hem de tereddüde düşürdü. İlk ve tek erkeğe küpe takmam onunla oldu. O günden beri bu sualime cevap aradım ve ilk küpeyi de erkeğe takmakla mesuliyetimi sorguladım.
Son bebeğe küpe takmayı da anlatayım ve sonra esas konuya gelelim. Annesine sıkı sıkı tembih etmiştim. Oynatmamasını, tetiğe dokunduğumda çocuğunun başını sıkı tutmasını vs. Ama bu defa öyle olmadı. Anneye o kadar ısrarlı tembihim fayda vermedi. Olacak oldu, tetiğe dokunmamla çocuk başını hızla çevirdi ve takılan küpenin çubuğu kulak memesini yırttı! Pürtelâş anneye kızdım, elim ayağım boşaldı, kan ter içerisinde kaldım… Kadın gayet sakindi ve beni sakinleştirerek, yeniden takmamı istedi. Çaresiz tabancaya yeniden takarak yırtılan kısmın yanına yeniden aynı küpeyi taktım ve arkasından personelime bu tabancayı kaldırmalarını söyledim. Zira dükkânımda soğukkanlı olarak bir ben vardım o da bitti ve tabanca tarihin arşivine kaldırıldı.
Yavuz Sultan Selim, muttaki bir padişah idi. Hasan can, çöldeki seferde arkadan zorla yetişerek yanaşıp sorar; “Sultanım bütün ordu yalın ayak, yaşlı vüzera ile arkanızda, kızgın çölde güneş tepemizde, nedir hikmeti bu yaya yolcuğun?”, diye sorar. Yavuz daha fazla heyecanla sorar: “Ne diyorsun sen Hasan Can? Önde Resululllah (asm) arkasında hulefa-ı raşidin yalın ayak giderken ben nasıl at sırtında giderim?”, der.
Böylesine muhteşem bir Sultan, Mısır seferi dönüşünde oğlu Süleyman’ın süslü elbiselerini görünce, ‘Bre Süleyman, sen böyle giyinirsen, anan ne giysin?’ dediğini biliyor ve onun şahsî hayatında sade ve süsten uzak olduğunu kaynaklardan öğreniyoruz.
Meşru alanda hasmını yenemeyen, gayr-ı meşru yollarda, minderin dışında fırsat arar. Bu cümleden olmak üzere Yavuz Sultan’ı savaşta yenemeyen Şah İsmail, karalama kampanyası ile mücadelesini sürdürür.
Bazı araştırmacılara göre ise; bu küpeli resim, yenilgiyi kabul edemeyen Şah İsmail tarafından yaptırılmıştır. Zira başında Şia Mezhebinin alâmeti olan kızıl börk ve bunun üzerinde İran Şahlarına mahsus taç vardır. Hem Şia mezhebinde küpe caiz görülmektedir.
Günümüzde Osmanlı Devleti ile alakadar, Avrupalı ve İranlı ressamlara ait tamamen hayali ve uydurma olan birçok resim bulunmaktadır. Yavuz Sultan Selim’e ait olduğu ileri sürülen “küpeli resmin” de, uydurma resimlerden biri olması kuvvetli bir ihtimaldir. Çünkü bu resimde, Yavuz Sultan Selim’in kulağında küpe, boynunda incili madalyon, sarığında taç bulunmaktadır. Osmanlı Padişahlarının kıyafetleri ile bağdaşmayan bu süsler, bu tablonun yakın tarihlerde yapıldığını göstermektedir. Nitekim tablo Dolmabahçe Sarayı’ndan 1926 yılında getirilmiştir. Dolmabahçe Sarayı’na ne zaman konulduğu ise bilinmemektedir.
Bu durumda; Yavuz Sultan Selim’e ait olduğu ileri sürülen ve çoğu kimsenin kendine kılıf olarak gösterdiği “küpeli resim” küpe takmak hususunda bir çıkış yolu olarak kabul edilemez.[1]
Ama çoğunluğu teşkil eden ulema, meseleye fıtrat açısından bakarak erkeklerin küpe takmasının caiz olmadığını söylemektedirler. Bizim de katıldığımız bu görüşte esas olan, müslim-gayrimüslim adeta bütün insanlığa mal olmuş genel kabuldür. Bugün her ne kadar bazı Batı toplumlarında erkekler küpe taksa da, bunlar marjinal bir grubu oluşturmakta ve kendi aileleri başta olmak üzere toplumlarından kabul görmemektedir. İnsan hakları, ferdî özgürlükler, küpe takan erkeklerin hoş görülmesine yetmemektedir.[2]
İslâm Hukukuna göre kulakların küpe takılmak üzere delinmesi ve küpe takılması, kadınlar için caiz görülmüş; ama erkekler için caiz görülmemiştir. Bazı hukukçular, erkek çocukların da kulaklarının delinebileceğini ve bu çeşit bir olayın Hz. Peygamber (asm) zamanında yapıldığı halde yasaklanmadığını ileri sürmektedirler. Her halükârda ergen erkeklerin kulaklarını deldirmeleri ve küpe takmaları, çoğu hukukçulara göre haram ve bazılarına göre ise mekruhtur; yani kısaca caiz değildir.[3]
Anlaşıldığı kadarıyla kadınların küpe takması için kulak delmek caiz, erkeklerin küpe takması için kulak delmek caiz değildir.
Mehmet Çetin
12.05.2012.Batıkent. Ankara
[1] http://www.sorusorcevapbul.com
[2] http://www.zaman.com.tr, Ahmet Kurucan, 28.06.2007.
[3] www.sorularlaislamiyet.com