Toplumsal gusül
Şair, “Yükseldik sanıyorlar alçaldıkça tabana”[1], derken günümüzü resmediyor. Aslında muhasebeye nefisten başlayıp; cemiyete, oradan da bütün insanlığa ve daha da ilerisi âleme gitmek varken, yaşananlar, ümidin ışığını söndürüyor. Sönen ümidin vaziyet resmini görüp de beyni zonklayanların ileri sürdükleri reçeteye yönelmek üzere, maddî ve manevî manada gusül hakikaten vaciptir, gerekçesi de şunlardır:
Medyayı temsilen Bab-ı Âli’nin köşesini tutarak fikrin fahişesi hatta zamparası olanlarla yüksek hava parasıyla satılan vicdanların hidayet duasıyla aklanması için;
Toplumun ahlâkî derdiyle meşgul olmak yerine, rahata düşkünlüğe yakalananları ikaz etmek için;
Çok akıllı bilinip ve öyle de görüntü verenlerin kalabalığın ses ve dertlerini görmeleri hatta hissetmeleri için;
Fildişi kulelerinde ahkâm keserek, zahir olan yaraya neşter vurması gerekirken, şöhret ve menfaat meydanında kendini kaybedenleri uyandırmak için;
Büyük iddiaları öne sürüp, dev gibi menfaate toslayarak kaybolanların, cüce sanatkârlıktan kurtulup, âli manalara yükselmeleri için;
Sinsi plânlarla yok edilen cemiyetin, zamanla istenmeyen topluluk manasındaki güruh hâline getirilmiş vaziyetine temiz bir başlangıç olması için;
Asıl mesele ve dava olan bu cemiyetin yeniden ihyası ve onun da yapı taşı olan ailenin aslına dönüşümü için;
Bedene ruh, ruha istikamet, istikamete hidayetin vesile ve nasib olması için;
Her meselenin motoru olan ve geleceğin köprübaşı hükmündeki gençliğin “Ben neyim ve bu hâl neyin nesi?”, demesi için;
En yırtıcı hayvan mesabesindeki nefsini, ensesinden yakalayıp muhasebeye başlaması için;
Dışarıdaki zıpladıkça büyüdüğü zannedilenlerin aslında küçüldüklerini görmesi ve onların aslında şeytanın yaptığı fısıltı mesabesinde birer vehim olduğunu bilmesi için;
Kendisine öğretilen masa başında yazılan tarihe inanmayıp, asıl tarihini öğrenmek üzere araştırması için;
Evinin üst katında elinde tesbihi ile ağlayan babaannesinin sükûneti, orta katındaki annesi ve aşıklarının hidayete gelmesi, alt katta yamyamların elinde fırıldak olan kız kardeşinin tamtamlı çığlık ve feryadının dinmesi için;
Toplumu/evimi temsil eden ağacımın kökü iffet, dalları taklit, meyvesi fuhuş felaketinden kurtuluşu için;
Cemiyetin rahminde, toplumun merkezinde, doğum sancısı, mukaddes davanın dönmez davacısı olmak için;
Zamanı kokutanların aslında mürteci olduklarını ve esasen yükseldik sandıkça alçaldıklarını anlamaları için;
Allah’ın da kullarına hâkim olduğunu bilmeleri için;
O hesap gününde elbette buluşulacağı ve zamanın ilk ve son noktasının nerede olduğunu, geriden gelenin yüz bin devir ileride olduğunun anlaşılması için;
Sabır ve gayretle beklerken, duranın yürüdüğünü, yürüdüğünü zannedenlerin esasen geride kaldığını görmek için;
Esen bir karayel ile kurdukları ocaklarının yanıp, doğan günün beklenen anneyi doğurması için içtimaî bir gusül vaciptir.
Mehmet Çetin
14.09.2023 Yeni Foça İzmir
[1] Necip Fazıl Kısakürek, Muhasebe
S. A. Tebrikler. Nefis muhasebesine güzel bir adım olmuş.
Fakat aslında bir R. Nur Talebesi olarak asıl mükellefiyetimizin ne olduğu konusunda bir netsizlik sezdim hem yazıda hem de yazının farkettirmesiyle kendi ruhumda.
Hani iman hizmetindeyiz ya hani insanların imanlarını kurtaracağız ya?
Yok aslında öyle bir mükellefiyet! Nasıl yani? Bunca zaman yanlış mı bastık?
Yahu asıl vazifemiz kendi imanımızı kurtarmak değil miydi? Yine vazifemiz olan peygamber mesleğinin gereği olan tebliği, ama sadece tebliğ, yani akla kapı açmak ihtiyarı elden almamak değil miydi? Allah bile peygamberler ile akla kapıyı açıyor, mucizeler ile kapıyı iyice aralıyor fakat kimseyi zorla imana sokmuyor. Biz ise insanların imanını kurtaracağız diye zorluyoruz. Yok böyle bir mükellefiyet.
Kaldı ki ihtiyaç ve talep belirtilmeden nasihat zarardır aksülamel yapar.
Kaldı ki R. Nur müşteri aramaz.
Kaldı ki insanların hepsinin Cennete girmesi şart değildir. Şart olsaydı orda kalırdık.
Kaldı ki bazı Esma ve Sıfatların tecellisi için zemin ve esbab icab eder.
Her neyse… Asıl eksenimizi netleştirip tüm enerjimizi oraya teksif etmemiz ve başkasının imanını kurtarmak hele hele âleme çeki düzen verip ıslah etmek için yırtınmaktan, zihnimizi meşgul etmekten vazgeçmek zamanıdır.
Hiçbir zaman hizmet bu kadar ucuz olmamıştı. Zaten birisine birkaç kelime anlatmaya kalksan sen fetöcü müsün diyor. Binaenaleyh kimseye bişey anlatmasan hesaba çekilmezsin. Çünki teknik olarak imkanın ortamın yok.
Yapmamız gereken okuyup imanımızı muhafaza etmek ve maddi manevi atmosfere üflemek. Üfürükçülük yapmak yani. Ne güzel, hapis yok, takibat yok, işkence yok… Hizmet bedava. OKUMAK, ÜFLEMEK ve UHUVVETİ TESANÜDÜ İHLASI muhafaza etmek vesselam…