Şereflikoçhisar’ın geleneklerinden
Elbette hepsini yazmak bir makalenin harcı değil ama biz burada dostumuz Mehmet Etlioğlu’nun da hatırlatmasıyla birkaçına değinelim istedik.
Geleneklerin özel gün ve anlarda yapılanların başında bayram, kandil, düğün, cenaze ve ziyaret gibi çeşitleri gelir. Bunların kendine mahsus şart ve mahallî olarak, değişebilen küçük farklılıklar ile devamı mümkün olmaktadır. Her ne kadar çevre ve iklim şartları baskın olsa bile bir şekli ile bu gelenek sembolik de olsa uygulanır.
Arifeden başlayan kabir ziyaretleri ile bayram namazı sonrası hız kazanan bayramlaşma, büyükler arası muhabbet ve uhuvveti kuvvetlendirirken çocuklara sağlam ve unutulmaz hatıraları ile temel oluşturur. Kandilin kendine mahsus evde yapılan helvaları dağıtılır. Düğünlerde “yol” ile başlayan hediyeleşme geline/damada takılanlarla karşılık bulur. Cenaze geleneğinde hüzün ağırlık kazanır, hayatın geçiciliği ne kadar fanilik dersi verse de dışarı çıkınca etkisinin azaldığı, yaşanan vakalardır. Ziyaretlerin en belirgini akşam misafirliği ise de uzaktan geleni, hac ve umreden döneni ve bir de Almancıları ziyaret, unutulmayanlardandır.
Mevsimlik gelenekler arasında nevruz, hıdrellez, bağbozumu, kışlık ekmek yapma, kına çalma, akla gelmekte. Baharın gelmesini nevruz ve hıdrellez kutlamaları ile idrak edilir. Eylül sonunda başlayan bağbozumu emekli yani zahmetli bir iştir. Toplanan üzümler kışa hazırlık için kurutulur ya da pekmezi yapılırken dayanıklı olanlar ise asma yapraklarıyla dama asılarak muhafaza edilir. Grup halinde gece geç vakitlere kadar sürdürülen kışlık ekmek yapma, başlı başına bir iş ve imecenin resmidir, dayanışmanın güzel örneğidir. En eğlenceli olan beraberlik kına gecesinde yaşanır, hanımlar arasında. Artık o gece, kızlar bütün bitlerini pirelerini oynaya oynaya dökerler. Gelin hanımın eline sürülen kına ve sonrasındaki uyku arası şakalar, hatıralık kalır zihinlerde.
Kalaycılar, önceleri mahallelerde dolaşarak kapları kalaylar. Bu esnada gelişen sohbetin, özellikle hanımlara asasında olanı ise uzar gider. Derken uzaktan gelen zilli talba sesiyle ayı oynatanın yaklaştığı anlaşılır. Hemen etrafını saran çocuklar merakla ayıyı izler. Az uzakta duran kadınlar ve yan taraftaki duvara dayanan erkekler. Oynama bitince pamuk eller cebe uzanır ve talbaya dökülen paraların sesi yükselir.
İki kadın, omuzlarına bağladıkları kocaman bohçasıyla yokuş çıkarken nefes nefesedir. Köşeyi dönerken durur, çaktırmadan etrafı kolaçan eder, bu kavşakta müşteri çıkacağına gözü keserse duvarın dibine işaret ederek yığılırlar. Otururken hafiften kocadonunu toplar, tülbendini arkaya bağlar, kolunu da hafifçe devreler. Tamam, artık sıra çığırtkanlığa gelmiş idi ki buna gerek kalmadı, mahallenin gönüllüleri imdadına yetişir. Derken bohça nazlana nazlana ama itina ile açılır, saçılır.
Arabasıyla mahallelerde dolaşan eski eşya alanların o zaman hopörleri yoktu ama yüksek sesleri yetiyor idi. Keçiboynuzu ve kırık leblebi torbalarının üzerine hafiften örtüyorlardı ki güneşten ve tozdan etkilenmesin diye. Kadınların verdikleri artık ve kullanılmayan esvaplarının karşılığında verilen keçiboynuzunu yiyen çocuklardan tecrübeli olanı ise keçiboynuzunun çekirdeğiyle dişini kırmıyordu.
Eskimeyen eski geleneklerimize askere göndermeleri ve sünnetleri de eklemek hatta daha başkalarını da ilave etmek elbette gerekir.
Burada bahsedemediğimiz diğer geleneklerin isimleri bari yazalım:
- Düğünlerde yenge gitme
- Düğünlerde deve oyunu
- Düğünlerde kemer oyunu
- Düğünlerde kına yakmak
- Düğünlerde kınagecesi âdetleri
- Düğün ekmeği yapmak
- Düğünlere okuntu yapmak
- Sini götürmek
- Düğünlerde şımıldık giymek
- Düğünlerde damadı ya da ayakkabısını saklamak
- Gidenin ardından su dökmek,
- Gelin gittikten sonra ardından desti kırmak
- Gelin geldiğinde eve çivi çakmak, tavada yağ yakmak
- Araba süslemek, para, şeker saçmak, bahşiş vermek-almak
- Çeyiz senedi yapmak
- Arabaşı çorbası dâveti
- Desti üretimi
- Nişanda bisküvi arası lokum
- Tel teli (pişmaniyeye benzer) açmak
- Cenaze yemeği
- Cenaze ardından baybaylama (tatar köylerinde)
- Tahinli pide
- Kış aylarında saya gezmek
- Gavurga yapmak
- Ramazan topu atmak
- Kerme, tezek yapmak
- Yün yıkamak, tokaç kullanmak
- Kömbe yapmak
- Kurban çıkarmak
- Birdir bir, topaç, tahterevalli, ebem söbe, üç taş, beş taş, yakan top, çelik, çomak, billa, cami, aşık, sapan, naçkıç, tengilim, çaynız, kırdı bastı, kelle horozu, yakan topu, deve, yüzük, çember çevirmek, telden araba, aşık oyunları
- Çorak çekmek
- Güne gitmek
- Kışa hazırlık yufkası yapmak, höbüle (karşılıklı yardımlaşmaya) gitmek
- Kenger kazmak
- Tuz Gölü’ne şekilli tel bırakmak
- Öncüt vermek
- Tornet kullanmak
- Tatar çayı içmek
- Diş bulguru yapmak
- Erişte kesmek, mantı yapmak
- Koç katımı
- Malları sığıra salmak
- Davar yıkamak
- Kırık çıkıkçıya gitmek
- Bahşiş almak
- Pekmez kaynatmak, şıra çıkarmak
- Tırpan çalmak
- Halı, kilim dokumak
- Aşure dağıtmak
Ne eklersek ekleyelim onlar bizim resmimiz, hâlimiz ve neslimize emanet edeceğimiz değerlerimizdir. Hatasıyla sevabıyla…