İnsanın tabiatında var olan ve bu sebeple kökü insanlık tarihinin derinliklerine kadar uzanan ve hiçbir emek vermeden değer elde etme, bir anda zengin olma heves ve arzusuna dayanır piyango.
Batı kökenli hemen hemen her şey gibi bu oyunun da, öncelikle levantenler ve gayrimüslim anasır arasında başlamış olması, şaşırtıcı değildir. İlk piyango çekilişinin 1850’li yıllarda başlayıp, çoğunlukla Rum ve Ermeniler tarafından tanzimi de… Türkiye’de 9 Ocak 1926 tarih ve 710 sayılı kanunla, piyango düzenleme hakkı Tayyare Cemiyeti’ne verilir.[1]Daha sonraki yıllarda çeşitli düzenlemeler yapılıp Milli Piyango İdaresi tanzim edilmiş olup ve her nevi ilânatla takviye yapılır, özendirilir.
Cemiyetin iman ve selâmeti için her derdi ile alâkadar olmayı kendine dert edinen Bediüzzaman, mevcud teamüller ile yeniden ihdas edilenleri de İslâmî süzgeçten geçirerek sakınılması için hatalı kullanımlara dikkat çeker. Doğru olan davranış için evvelâ onun kapsamına girilmemesi hedefli olarak kulun irade terbiyesinden başlar. Bu terbiyenin sürdürülebilir olmasına gayret eder.
Akıl ikna edilmeli ki, irade oraya yönlensin. Kazanç ihtimalinin binde bir olduğu piyango kumarına para vermenin hatalı olduğunu, akla ikna ederek anlatır, Dördüncü Söz’de. Ardından; yirmi dörtten bir malın, yüzde doksan dokuz kazanma ihtimalinin kuvvetli olduğu hakikatine dikkat çeker, hem de hikmeten doğru bir iş olduğuna. Namaz kılmak ile ruhun rahatladığını ve bedene de o kadar yük teşkil etmediğini ifade eder. Kılınan namaz vesilesi ile diğer meşrû bütün hareketlerinin güzel bir niyet ile ibadet hükmünü alacağı, fani ömrünün bâkileşme ihtimalindeki gerçeğe dikkat çeker, özendirir.
Risale-i Nur’da on bir yerde kullanılan piyangoya mukabil aklı ikna eder. Mademki bir çekiliş gerçeği var ve insanlar ona teşvik ediliyor ve bu iş nefsin de çok işine geliyor, işte buna karşı o aleti kullanarak hakka ve doğruya yönlendirilmesi yapılmalı idi ve onu yapar.
On Üçüncü Sözün İkinci Makamı’nda, bir nev’i câzibedâr fitne grubunda değerlendirdiği piyangoya karşı aklını kaybetmeyen gençlere elini uzatır, onlarla konuşur. Der ki; ölüm inkâr edilemez bir gerçektir. Bu hakikatin ehl-i iman tarafından değerlendirilmesi üç şekilde olmaktadır. Birincisi; kabir, ehl-i iman için bu dünyadan daha güzel bir âlemin kapısıdır. İkincisi; ahireti tasdik eden ancak mucibince yaşamayanlar için hücre hapsidir. Üçüncüsü ise ahirete inanmayanların müebbet hapis diyarıdır.
Kabrin Cennet bahçelerinden bir bahçe olması ile Cehennem çukurlarından bir çukur olması şeklinde hadislerce de desteklenen iki şık çok açıktır. Bir başka zaviyeden bakılınca; kabir var ve oraya girilecek şıkkı da çok açıktır, göz ile görülen bir gerçektir: Ölüm ve kabir.
İnandığı hâlde yaşamayan için de iki şık var; kabir onun için ebedî bir azap çukuru değildir. Ya kabirde ya da Cehennem’de cezasını çekecek sonra-inşaallah- Cennet’e girecek. Bu da bedihidir, anlaşılır derece açıktır.
Ahirete inanmayan için de iki şık beklemekte; kabir onun için ya Cennet bahçesi ya da Cehennem çukurudur.
İşte böylesine kesin bir gelecek için doğru haber veren güvenilir, doğru haberci yüz yirmi dört bin peygamber ve onların sözlerini izah ve tasdik eden yüz yirmi dört milyon evliyanın aynı hakikate şehadetleri, o dünyevî piyango ihtimalinden çok daha sağlam ihtimalle bir gerçeği gösteriyorlar.
Devam edelim inşaallah.
Mehmet Çetin
04.10.2019 Bostanlı İzmir
[1] Yeni Türk Ansiklopedisi. 6/2398; http://www.millipiyango.gov.tr/node/49
Sa Allah razı olsun ve daim etsin inşaallah