Gençliğimin ilk yıllarında duyduğum bir boşanma vakıasını, ihtiyarlık yıllarıma erdiğim bu dönemde hâlâ hatırlıyor ve bir türlü anlam veremiyorum.
Uzun yıllar yurt dışında çalışmış, hanımını da oraya götürmüş ve nihayet çok torun sahibi olmuşlardı. Bu yaşlı aile, takdir ettiğim, ağırbaşlı, yardımsever ve birbirini seviyor bildiğim insanlardı.
Türkiye’ye kesin dönüş yapmışlar ve artık kalan ömürlerini köylerinde geçireceklerdi. Muhtemelen yaşları altmışın üzerinde idi. Doğrusu, tam imrenilecek durumda iken, boşanma haberini işitince şok olmuştum!
Ne oldu da bu ileri yaşınızda ayrıldınız? Her ikisinin yüz kızartıcı bir kabahat işleme ihtimali hiç yoktu ki ayrılmalarına gerekçe olsun.
Ayrılmayı netice verecek kadar geçimsiz, anlaşamıyor iseniz, bunca yıl ne diye beklediniz?
Tam birbirinize muhtaç yaşta iken bu yaptığınız oldu mu? Gençliğin kudreti gittikten, ihtiyarlığın acziyeti geldiğinde daha da birbirine bağlanmaları gerekir iken, işte yaşanan vakıa o ki ayrılmaları içler acısı.
Başımı kaldırıp, ülkemin boşanma haberlerine göz attığımda, benzeri vakıaların korkutucu boyutta olması, problemin vahametini hakikaten gözler önüne seriyordu. Sadece yaşlı insanların ayrılığını değil, buna bir de gençlerin boşanmasını eklerseniz daha da vahim bir hâl alıyor.
Gençlerin boşanmasının şöyle ya da böyle sebeplerle izahının mümkün olduğunu varsayalım ama ihtiyarların ayrılığının sebebini hiç de makul göresim gelmiyor, doğrusu.
Bu yaşa kadar karşılıklı beklentileri, umutsuzlukla mı sonuçlanıyor? Başlangıçta da geçinemiyorlardı, çocuklar ev bark sahibi olsunlar da sonrasına bakarız diye mi ertelediler, bu yaşa kadar? Sosyal hayatın bozulmasının yaşlılardaki etkisi böyle mi ortaya çıkıyor? Ekonomik sıkıntılar, ileri yaştaki ayrılmaları tetikliyor olabilir mi? Her ikisinin emekli maaşının olması, onlara sağladığı ekonomik bağımsızlık sebebiyle birbirinin kahrını çekmemeye sevk etmiş olabilir mi? Küçülen dünyadaki medeniyetler arası uyuşmazlık, gençliğin hızlı yıllarından ziyade yaşlılığın takatsiz döneminde boşanma ile mi tezahür ediyor?
Sıralanabilecek pek çok sebep olabilir ama hangi sebep, nikâh gibi muazzam hakikatin karşısında haklılık kazabilir ki? Hem de ihtiyarlık döneminde? Yok yok, aklım almıyor!
Bize bir hâller oluyor! Eskiden olmayan ya da böylesine duyulmayan şeyler zuhur etmeye başladı. Gemi, su almaya başladı. Su alan geminin batması uzak değildir.
Siz, istediğiniz kadar yollar, hanlar, köprüler yapın ama en kıymetli varlığımız olan aile çatırdadıktan sonra ne kıymeti var?
Temeli sarsıntı geçiren binanın, duvarlarını süslemek, ne kadar fayda verebilir? Her şehre birden fazla açılan üniversiteler, içimizi acıtan bu probleme çare bulamıyorsa o eğitim ve öğretim ne ehemmiyeti var? Sosyal devlet ya da devletin sosyalleşmesi bu derde çare bulamıyorsa, o anlayışın hayata yansımasında arıza var demektir.
Evliliği ayakta tutan üç temel unsur olan karşılıklı güven, samimî hürmet ve muhabbet sarsılmamalı aksine güçlendirilmelidir. Müşterek hayatın her kademesinde büyük ehemmiyeti olan bu üç unsur, yaşlılıkta daha da billurlaşmalıdır. Kuvvet ve şehvetin eskisi kadar etkisinin olmadığı bu ileri dönemde duyulan emniyet ve muhabbet, hakikaten samimi bir hürmete dönüşmesi gerekir.
Menfaat duygusunun azaldığı noktada samimiyetin fazlalaştığı, bilinen ve yaşanan bir hadisedir.
Mehmet Çetin
12.02.2019 Bostanlı İzmir