İstanbul Sözleşmesi-4
İstanbul Sözleşmesi’nin tercümesindeki farklılıklar bir garabet olarak sözleşmenin tam anlaşılmasına engel olmakta. Uluslararası belgelerin, konuya hâkim olmayan kişilerce yapılan tercümeler çoğu zaman hatalı olup yanlış anlamaya sebep olmaktadır. Yine uluslararası çeviriler, politik tercihleri sebebiyle farklı ve özellikle tarafgir ve yanlı kişiler tarafından tercüme edilmesi, ülkemizde ciddi sıkıntılara sebep olmaktadır. Viyana Sözleşmesi (1969) gereği sözleşmelerin orijinal metinleri bağlayıcıdır.[1]
Son onlu yıllarda yaşanan ahlâkî erozyon, ailenin çözülmesini getirdi. Boşanmalar, intiharlar, tecavüzler ve özellikle cinayetlerdeki korkutucu artış çok endişelendirmektedir.
Bunun sebebini İstanbul Sözleşmesinde de aramak yanlış olmasa gerek.
Dönemin aileden sorumlu bakanı Selma Aliye Kavaf, Viyana’da yapılan AB Aileden Sorumlu Bakanlar toplantısında sonuç bildirgesindeki “farklı aile formları” ifadesine, “eşcinsel aileleri” de kapsıyor olması gerekçesi ile itiraz eder. Onun itirazına yerli tarafgir medya topa tutar. Sağlık bakanı, kişisel özgürlük açısından bakılarak eşcinsellere hoşgörülü olmaya çağırır. Bir başka bakan ise eşcinselliği hastalık olarak görmediğini söyler. Ve muhtemelen Kavaf’ın siyasi kariyeri bu sebeble biter. Yerine gelen Fatma Şahin, “Özgürlük ve eşitlik herkes için olacak ise cinsel yönelim ayrıcalığı ortadan kaldırılmalı ve temel insan haklarından olan eşcinsel hakları tanınmalı” der.[2]
24 Kasım 2011’de kabul edilen İstanbul Sözleşmesi’nin sonradan çıkan acılarını, aslında Cumhuriyetin temeli atılırken ilk Meclis’te yapılan ikazların dikkate alınmamasında aranmalıdır.
Temeli sarsılan topluma ekonomik gelişmişlik (!) va’detmenin ne kadar faydası olur? Kökleri çürüyen ya da çürütülen ağacın, dallarına yapılan aşının faydasının olmayacağı gibi.
Yaşanan serencam çok ibretlidir. Milletin selâmeti nâmına bir iş yapılacak ise yine milletin değerleri istikametinde olmalı ki bedene uygun olsun, aksine iş yapılırsa problem olmaya sebeb olur.
Peki ya ilcaatı-ı zamana göre hareket ederek, politik gayesi istikametinde icraat yaparken vatan ve millete zarar veren ahlâksızlık ve dinsizlik cereyanlarına meydan vermenin, görmemezlikten gelmenin vebali ne olacak? Meclisten bütün partilerin oy birliği ile geçmesi gerçekten vebali yaygınlaştırıyor, çoğaltıyor, azaltmıyor.
Düşman, felsefe ve düzenleri ile misyonerlerini de devreye sokarak bütünüyle İslâm âlemine hükmettiği hâlde, İslâm’a dinen galebe edemedi. Sefih, bozuk ve ahlâksız o ikinci Avrupa’nın çirkin medeniyetin dağılmaya yüz tuttuğu zamanda, İslâmî âdetlere kayıtsız ve ilgisiz kalarak müsbet icraat yapılamaz, yapılırsa onların hesabına geçer. Onların tahrip ettiği aile yapımızı kuvvetlendirmek, o ocakta örf ve âdetlerimizi ihya etmek gerekir. Temel değerlerde ihmalkârlık, milletin zaafına sebeb olur. Bu da düşmanı cesaretlendirir.
İstanbul Sözleşmesi, girdiği suyun sıcaklığı hoşuna giden ama yavaş yavaş fark ettirmeden ve alıştıra alıştıra suyunun artan sıcaklıkla ısıtılarak haşlandığının sonradan farkına varan kurbağa misali toplum, çeşitli programlarla uyuşturuldu, farkına bile varamadı, ne yazık ki! Rabbim basiret vere, âmin.
Mehmet Çetin
10.12.2019 Yeni Foça İzmir
[1] http://aileakademisi.org/sites/default/files/aile_politikalari_ve_istanbul_sozlesmesi_0.pdf
[2] https://www.haberturk.com/gundem/haber/671475-escinsellere-davet-jesti
S. A. Yaptığın ikazlar yerli yerinde.. Kalemine, ferasetine sağlık. Unutulmaması, daha doğrusu hatırda tutulması gereken NEYE LAYIKSANIZ ÖYLE YÖNETİLİRSİNİZ ikaz-ı İlâhî’sidir. Yönetimi uyaralım eyvallah ama ÖNCE KENDİ NEFSİMİZİ İKAZ ETMELİYİZ. Sen, ben ekseriyetimiz düzeldik de mi ki düzgün bir yönetim bekliyoruz. Şayet bu kontrol muhasebesini yapmadan başımıza gelen yönetimi eleştirmeye, suçlamaya odaklanmak, Allah’ı adaletsiz davranmakla itham etmek anlamına gelir. Tıpkı ben ne yaptım da bu belâ başıma geldi derken farkında olmadan düştüğümüz hata gibi. Sen iyi bir şey yapmadın da ondan geldi! Ne yani, toplumun ekseriyeti mübarek, düzgün, halis muhlis kul da buna rağmen Allah gaddar zalim ve yolsuzluğu meslek edinmiş yönetimi toplumun başına musallat mı ediyor? Böyle bir Allah olamaz! Atalar ne demiş? Dinsizin hakkından imansız gelir. Diyeceksiniz ki ama bunlar imanlı? Öyleyse durum daha vahim. O halde biz dinsiziz. Öyleyse durumu vicdanınızda siz kontrol edin. Müslümanız ama Müslümanca davranıyor muyuz? Namaz kılıyoruz ama kul hakkına giriyor muyuz, ancak senden yardım isteriz diyor ama işsiz ve parasız kalınca nice kansızlardan para istemiyor muyuz? Allah’tan başkasına el açıp dilenip kuyruk sallamıyor muyuz?….. İlâ ahir…