Altının zekâtı
Baba mesleğimiz olan kuyumculuk alanında yıllardır cevabını bulamayıp, bulsam da tatmin olamadığımız suallerimiz vardı. Nerede dindar bir kuyumcu bulsam, bir kenara çekip, derdimi açıyor, suallerime cevap arıyordum. Kimisi, var olsunlar bir şeyler söylüyor, kimisi de hocalara havale ediyorlar.
Hocalara gittiğimde ise, bilmeyen zaten açık açık söylüyor, biz de anlayışla karşılıyoruz. Bilenler ise “Emval-i sitte” yani Altı Eşya Hadisine dayanarak anlayabildiğini naklediyor ama yeterli olmuyordu.
Söz konusu edilen Altı Eşya hadisi şudur:
“Altın altınla, gümüş gümüşle, buğday buğdayla, arpa arpayla, hurma hurmayla ve tuz tuzla misli misline, eşit ve peşin şekilde trampa edilir. Bunlardan farklı cinsler birbiriyle mübadele edilirse, peşin olmak şartıyla dilediğiniz gibi satış yapınız.”[1] Bu hadisin Tirmizî’deki rivayetinde şu ilâve vardır: “Her kim bu şekildeki mübadelede fazla verir veya alırsa şüphesiz riba (faiz) yapmış olur.”[2]
Altının altınla değişimi, yazımızın ana konusu değil ki o mevzu başlı başına bir çalışma konusu olup, yaklaşık kırk yılımızı alarak 2012 yılında ilk baskısını yaptığımız İslâm’da Kuyumculuk isimli kitabımızı, konuya muhatap kuyumcu ve akademisyen hocalarla yapılan müşavereler sonucunda yayınladık, hamdolsun. Dolayısıyla altının altın ile trampası meselesini merak edenleri o kitaba havale etmek isteriz. Kaldı ki halkın konusu, altının altın ile değişimi değil sadece altının zekâtıdır. Bu sebeple kitabımızın hazırlanmasında edindiğimiz bilgiye ve mesleğimizdeki tecrübelere dayanarak altının zekâtı konusunda söyleyeceğimiz üç cümle olmalı, diye düşünüyoruz.
Evvela, ülkemizde yaygın olarak kullanılan 8, 14, 18 ve 22 ayar olarak kullanılan ve piyasaya çeşitli gramlar hâlinde sürülen has altın (24 ayar) olmak üzere evet bunların genelde adı altındır ama değer olarak aynı değildir.
Altının zekâtı hesaplanırken bu değer veya ayar farkı dikkate alınmazsa hata yapılır, hak kaybına sebep olunur. Bazıları, altının eski/yeni, baskılı/baskısız ya da ayar farklılıklarını dikkate almadan hadisin metninde geçen “Altının altın ile” ifadesine dayanarak hepsini altın kategorisine koyarak toplayarak hesaplamaları, hüküm vermeleri en azından hak kaybıdır, demek lazım.
Resul-i Ekrem (asm), hadisinde “Altının altın ile” derken elbette ondaki altını kastetmektedir.
1 gram 8 ayar ile 1 gram 22 ayarın ikisinin de adının altın olması noktasından altın diyebiliriz ama içerisindeki has altın noktasından aynı değildir kaldı ki her ikisi de içindeki has altına göre değer almaktadırlar.
14 ayar takı ürün ile 22 ayar bilezikleri olan birisinin zekât hesabı yapılırken iki takıyı beraberce teraziye koyup toplamı üzerinden hesap yapana deriz ki “Sen, elindeki 10 gram ağırlığındaki bileziği bana ver, bende sana bendeki 10 gram ağırlığındaki 14 ayar zinciri vereyim, böylece ikisinin ağırlığı eşit olduğu için trampa yaparız, hem de hadiste misli misline değiştirin emrine uymuş oluruz.”, desem, değişir misiniz? Elbette hayır, değişmezsiniz. Niçin? Çünkü, ikisi ağırlık olarak aynı olsa da değer olarak aynı değil, onun için. Peki, burada eşitlik nerede aranacak? İki üründeki altın miktarının eşitlenmesinde aranacak. Bu sebeple zekât hesaplamalarında eldeki karışık ayardaki altınların kabalama hepsinin kırkta birini esas almak doğru olmaz.
Yapılacak iş, kuyumcuya gidilecek. Kuyumcu üç şekilde hesaplama yapacak:
- Aynı ayardakileri toplayıp her ayardakinin kırkta bir zekâtını söyleyecek.
- Farklı ayarda olanların hepsini bir ayara ki has altına ya da 22 ayara çevirerek zekâtını hesaplayacak
- Farklı ayardaki altınları paraya çevirerek toplam para değerinin zekâtını hesaplayacak.
Ehline danışarak yapılan iş daha selâmetli olur. Hocalarımız, lütfen; altın konusunda zekât hesabı öncesi bir kuyumcudan altın ve onun imalat ve alım satımı hakkında kendisine lâzım olacak malûmatı alıp, ona göre sorana yardımcı olması gerekir.
Hocalarımıza hürmet, vatandaşımıza hizmet bizden. Allah hayır ve hasenatınızı kabul eylesin, âmin.
Mehmet Çetin
18.11.2023 Yeni Foça İzmir
[1] Müslim, Müsâkât, 81; Ebu Dâvûd, Büyû’, 18; A. İbn Hanbel, V, 314, 320. Buhârî, “Büyû’”, 77; Müslim, “Müsâkât”, 15. Benzer rivayetler için bk. Ebu Dâvûd, “Büyû’”,12; Tirmizî, “Büyû’”, 23. Tirmizî, bu hadisin “hasen sahih” olduğunu belirtmiştir. Yani sahihe yakın kuvvetinde hadis. Ahmed, Müsned, XVI, 403. h.n. 22625; Nesâî, “Büyû’”, 44; Müsned-i Ebubekri’s Sıddık, sh. 199; Zübde-t-ül Buhari, Ord. Prof. Dr. Sadi Irmak,119; Süleyman Kösmene, Yeni Asya Gazetesi, 18.04.2002; Kimya-i Saadet, sh. 225
[2] Tirmizî, Büyû’, 23