İzmir’de, İttihad/Yeni Asya bayramına dâvet

Avatar photoPosted by

Risale-i Nur’un matbuattaki lisanı mefkûresinin ilk adımı 24. Ekim.1967 tarihinde merhum Zübeyir Gündüzalp’in manevî rehberliği sayesinde İttihad ile atıldı.

İttihad’ın ilk sayısında yayın hedefi girişteki şu cümlelerle özetleniyordu:

Hayatiyetimize kasteden inkılâplardan ve büyük zelzelelerden sonra İslâm âlemi yeniden uyanmaya başladı. O’nu öteden beri tehdid eden Garb materyalizmi ve Şimalden gelen imansızlık hastalığı, her ne kadar bünyesinde derin rahneler açtı; ondört asırlık ağacı kurutmaya çalıştıysa, gayesinde muvaffak olamadı. İçtimaî hayatın her sahasında iflâsını ilân eder bir duruma geldi. Şimdi bütün Müslümanlarda bir kıpırdanış, bir canlanış ve bir yeniden oluş hâli var. Artık ehl-i iman, istikbâli karanlık görmüyor. İslâm’ı kendine en büyük gaye ve hedef olarak seçen hiçbir ferd ye’se, ümidsizliğe düşmüyor. Biliyor ki istikbâl, İslâm’ındır; ona ancak iman- Kur’ân hakikatleri hâkim olacaktır… Bu zamanda en büyük farz vazifesi ittihad-ı İslâm’dır…Elinizde bulundurduğunuz şu Gazetenin maksadı da budur. ”

İttihad, haftalık idi. Günlük ihtiyaca kâfi gelmeyince 21.Şubat.1970’te Yeni Asya yayına başladı. İttihad’ın neşir gayelerini Yeni Asya üstlenerek, Risale-i Nur’daki hakikatlerin basın-yayım kanalıyla neşredilmesi hizmetine devam etti.

Yeni Asya okuyucularının, Risale-i Nur’u okuma ve hayata tatbik etmede isabetli bir okuma biçimini 1967’den beri sebatla devam etmesi, dikkatli nazarları üzerine çekmiştir.   Bir hareketin taraftarı olduğu gibi muhalif olanı da olacaktır. Muhaliflerden ehl-i nifak ve zındıka kısmı zaten görevi icabı muhalefet ederken, baltaya sap olan bir kısım ehl-i imanın muhalefet etmesi ise cidden üzmektedir.

Âl-i İmran/134 ‘de ifade edilen “Öfkelerini yutanlar ve insanların kusurlarını affedenler.” emirdeki âlicenaplık düsturuna ittiba ederek, ehl-i imanın itirazına karşılık dört mühim vazifeye dikkat gerekir: Mü’min halkın şeyhlerine karşı hüsn-ü zanlarını kırmamak, onların imanlarını sarsılmadan muhafaza etmek vazifemizdir. Bu iki vazifeyi takib eden iki vazife daha var: Risale-i Nur’un erkânlarının haksız itirazlarına karşı haklı, fakat zararlı hiddetlerden kurtarmak lüzumuna binaen ve ehl-i ilhadın/dinsizlerin iki ehl-i hakkın arasındaki husumetten istifade ederek, birinin silahıyla, itirazıyla ötekini reddedip ve ötekinin delilleriyle berikini çürütmekten çekinmek gerekir.

İşte bu dört esasa dayanarak, muarızlara hiddet ve öfke ile ve misliyle karşılık verilmemeli. Yalnız kendimizi müdafaa için sulh ve barış yolu arayarak, itiraza sebeb olan noktaları izah etmek ve böylece cevap vermek gerektir.

Özetle; böylesi itirazların vukuunda soğukkanlılık içerisinde bulunup, sarsılmayıp, düşmanlığa da düşmeyip ve o itiraz edenlerin reislerini de çürütmemek gerektir.

Biliyoruz, sataşmaların bol olduğu bir zeminde bu tarzın tatbiki çok zordur. Ancak yukarıdaki âyetten Üstadımızın bize naklettiği ders ve prensib bu istikamettedir. Menfî hareketten sakındırılan, müsbet harekete kesinlikle teşvik edilen bir anlayışın esas olduğu, asayişi muhafazayı netice veren müsbet iman hizmeti; Yeni Asya okuyucusunun Risale-i Nur’u okuma, anlama, yorumlama ve uygulamasıyla Allah’ın izniyle devam edecektir.

Mü’minler arasındaki ihtilafın ittihadla, cehaletin marifetle, zaruretin sanat ile ıslahının mümkün olduğunu ve bunu vazife edindiğimizi yeniden ifade edeceğimiz programımıza davet ediyoruz.

Mehmet Çetin

08.11.2017 Yeni Foça İzmir

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir