Risale-i Nur’da uzun cümleler meselesi 7
Kelime sayısına göre en uzun cümle
Muhtevasında geçen kelime sayısına göre en uzun cümle, 216 kelime ile Yedinci Şua olan Ayetü’l-Kübra Risalesi’ndedir ve teberrüken buraya alıyoruz:
“Evet, altında hüccet ve burhan direkleri, üstünde sikke-i i’caz lem’aları, önünde ve hedefinde saadet-i dâreyn hediyeleri, arkasında nokta-i istinadı vahy-i semâvî hakikatleri, sağında hadsiz ukul-ü müstakimenin delillerle tasdikleri, solunda selim kalblerin ve temiz vicdanların ciddî itminanları ve samimî incizapları ve teslimleri, Kur’ân’ın fevkalâde harika, metin ve hücum edilmez bir kal’a-i semaviye-i arziye olduğunu ispat ettikleri gibi altı makamdan dahi, onun ayn-ı hak ve sadık olduğuna ve beşerin kelâmı olmadığına, hem yanlış olmadığına imza eden, başta, bu kâinatta daima güzelliği izhar, iyiliği ve doğruluğu himaye ve sahtekârları ve müfterileri imha ve izale etmek âdetini bir düstur-u faaliyet ittihaz eden bu kâinatın Mutasarrıfı, o Kur’ân’a, âlemde en makbul, en yüksek, en hâkimâne bir makam-ı hürmet ve bir mertebe-i muvaffakiyet vermesiyle onu tasdik ve imza ettiği gibi İslâmiyet’in menbaı ve Kur’ân’ın tercümanı olan Zatın (aleyhissalâtü vesselâm) herkesten ziyade ona itikad ve ihtiramı ve nüzulü zamanında uyku gibi bir vaziyet-i nâimânede bulunması ve sâir kelâmları ona yetişememesi ve bir derece benzememesi ve ümmiyetiyle beraber gitmiş ve gelecek hakikî hâdisat-ı kevniyeyi gaybiyâne, Kur’ân ile tereddütsüz ve itminan ile beyan etmesi ve çok dikkatli gözlerin nazarı altında, hiçbir hile, hiçbir yanlış vaziyeti görülmeyen o tercümanın bütün kuvvetiyle, Kur’ân’ın her bir hükmüne iman edip tasdik etmesi ve hiçbir şey onu sarsmaması; Kur’ân semâvî, hakkaniyetli ve kendi Hâlık-ı Rahîminin mübarek kelâmı olduğunu imza ediyor.” [1]
Rabbimizi tarif eden yol göstericilerden Kur’ân-ı Kerim’i anlatan bu ifadeler kelime sayısıyla Külliyattaki en uzun cümledir.
Sözlerin anlaşılmıyor
Bu başlık ve konusu çalışmamızın doğrudan konusu değil, dolaylı olarak alâkalı olduğu için kısmen temas edilecek.
İşte Nokta Risalesi’nde şöyle der:
“Bir bahçeye girsem iyisini intihab ederim. Koparmasından zahmet çeksem hoşlanırım. Çürüğünü, yetişmemişini görsem “Huz mâ safâ” (safa vereni al) derim. Muhataplarımı da öyle arzu ederim.
Derler: “Sözlerin iyi anlaşılmıyor?”
Bilirim ki, kâh minare başında, kâh kuyu dibinde konuşuyorum. Neyleyeyim, zuhurat öyle. Şuaat ve şu kitapta mütekellim, âciz kalbimdir. Muhatap, âsi nefsimdir.[2]
“Risale-i Nur’un mesaili, ilimle, fikirle, niyetle ve kastî bir ihtiyarla değil; ekseriyet-i mutlaka ile sünuhat, zuhurat, ihtarat ile oluyor.”[3]
Sünuhat, akla ve kalbe birden doğan manalara denir. Tuluat: Hazırlıksız olarak birden kalbe gelen manalara ve ilhamlara denir. Zuhurat ise; bir mana ve hakikatin akıl ve kalpte birden belirmesi ve aşikâr olmasına denir. Birden meydana gelen, hesapta olmayan şeyler. Zuhurat, sünuhatın biraz daha kuvvetli halidir. İhtar: Allah’ın, kuluna, hata ve yanlışlarını kuvvetli bir şekilde hatırlatmasıdır. Vahiy değildir, ama ona yakın bir manası vardır.
Mehmet Çetin
24.12.2022 Yeni Foça İzmir
[1] Said Nursi, Şualar (2017), s. 160
[2] Said Nursi, Mesnevî-i Nuriye (2017), s. 266
[3] Said Nursi, Kastamonu Lâhikası (2017), s. 218 (125. Mektub)
Refet Kalyoncu Ağabeyin yorumudur
1)”ve sâir kelâmları ona yetişememesi ve bir derece benzememesi”
*
2) ” İhtarat: “… Vahiy değildir, ama ona yakın bir manası vardır.”
Değerli paylaşım için teşekkür ederim, fakat bu iki hükmü te’lifte azce düştüm..
Selâm ve hürmetle..
***
Ağabey:
Bahsettiğiniz iki husus için teşekkürler.
Bu vesile ile yaptığım tashih notları şöyledir:
1.Bu çalışmamız doğrudan bu metni mütalâa olmamakla beraber yanlış anlamaya sebebiyet vermemesi için şu ifadeye kısmî izah gerekecek şöyle ki:
Metinde geçen “ve sâir kelâmları ona yetişememesi ve bir derece benzememesi” ifadesinden, Resul-i Ekrem’in (asm), ifadeleri, kelâmları olarak anlaşılıyor. Hiçbir hadis, ayete yetişemez, manasında.
Diğer meseleye de şu ifadeyi ekledim: ki, nice ihtaratın muhtevası ayet veya hadis kaynaklıdır.
Selâm ve dualarımla. MÇ