Zat ve sıfat makamı
- Lem’a’ nın 7. Nüktesi[1], makam meselesine âdeta projektör olacak potansiyele sahip..
O nüktede, Sâni-i Zülcelâl olan Allah’ın çok isimlerinin olduğu ve her bir ismin ayrı ve farklı cilvesinin varlığından bahsedilir. Allah’ın Cemalî ve kemalî isimleri; melaike, ruhaniyat, cin ve insanların nazarında güzelliklerini, mevcudatın güzel vaziyetleriyle göstermek isterler, denilir.
Bu esastan hareketle, her bir ismin öncelikli olarak tecelli ile tezahür ettiği hususu, asıl ve öncelik kesbeden makama sahipken diğer isimlerin tecellisi ise tali makamdadırlar.
Marifetullah meselesinde ele alınan konu esastan ikiye ayrılır: Birincisi Allah’ın zatına ait hususlar olurken diğeri de isim ve sıfatlarına ait mevzulardır. Dolayısıyla işlenen ve nazara verilen hangisi ise o asıl makama sahip, diğeri de tali makama sahiptir.
Hemen belirtmekte fayda vardır ki Allah, zatı itibariyle hiçbir şeye ihtiyaç hissetmez. Sıfat ve isimleri cihetiyle de görmek ve görünmek ister.[2] Bu hakikatten hareketle Allah, esma ve sıfatını eşya ve hâdisede görmek ve görünmek istiyor. Bize düşen de buradaki ayna olma vazifesini güzel yapmak olmalıdır.
Yaratılan her bir şeye bakarken, orada tecelli ile tezahür eden bir isim ve sıfat, diğerlerine göre daha baskındır ve o, o makamda asıldır, diğerleri talidir. Meselâ toprağa atılan tohumda birincil olan Hay ismi mucibince hayatî sıfatların tezahürü esnasında güzel, hesaplı, ölçülü, dengeli, tedbirli olması gibi diğer sıfatlar da ikincil derecede kalır.
Bu bakış açısıyla, Allah’ın eşya ve hâdisede tecelli ile tezahür eden isim ve sıfatlarını okuma, gözlem yapma, tefekkür ederek takdir ve tekbir etme makamına mucib hâllerdir. Bu mütalâa ile Allah’ın esma ve sıfatının idraki yolunda; her ihtiyaca cevap veren ama hiçbir şeye ihtiyaç hissetmeme manasında Samed olan Allah’ın; zatına ait sıfatlarla, Allah’ın zatının ilişkilendirilmesinde makamı karıştırmamak gerekir.
Allah’ın zatının söz konusu olduğu makamda hiçbir sıfatı Onu ifade edemediği gibi o sıfatların her birinin makamı da bütün esma ve sıfatın sahibi olan Allah’ı anlatma makamına yetişemez ve o makamı bütünüyle niteleyemez. Dolayısıyla esma ve sıfatlara ait bir keyfiyetin mütalâasında meselâ Şâfî ismi hastalığı istediği gibi, Rezzak ismi de açlığı iktiza ediyor[3] denilir ki bu, esma/sıfat makamının keyfiyetidir ama Allah, zatı itibariyle hastalığı ister, açlığı ister, denilmez ki bu ifade de tevhide aykırı olur. Zira O, samediyyet sıfatının sahibi Allah’tır, (cc).
Risale-i Nur’da Allah’ın sıfatları
- Aynî sıfatlar (sıfat-ı selbiye)
- Gayrî sıfatlar (fiilî sıfatlar)
- Ne aynî ne de gayrî sıfatlar (Subutî/zatî sıfatlar) olarak üç grupta mütalâası yapılır.[4]
İş bu üç grup sıfatlama yapılıp değerlendirilirken her birinin makamı mucibince mütalâada bulunmak icab eder.
Mehmet Çetin
22.07.2024 Yeni Foça İzmir
[1] Bediüzzaman Said Nursi, Lem’alar (2017), s. 23, 133 (2. Ve 11. Lem’a), Mektubat (2017), s. 333 (24. Mektub)
[2] Bediüzzaman Said Nursi, Sözler (2016), s. 144 (11. Söz)
[3] Bediüzzaman Said Nursi, Lem’alar (2017), s. 23
[4] Mehmet Çetin, https://www.mehmetcetin.de/risalei-nurda-allahin-sifatlari-gruplandirilmis-mi/
One comment