Görüntüsü bile içimi ürperten şu koltuğa oturmam için hemşire hanımın nezaketle buyur etmesi o ürperti duygularımı birazcık dağıttı.
Korkuyor muyum, doğrusu bütün bütün “Hayır!” diyemem ama buraya kadar geldiğime göre bunu yenmiş olmalıyım, en azından.
Hızlıca göz kontrolü yapıyorum; yerde bulunan ve açılmamış paketlerin içinde bulunduğu bir valizin bu düzene aykırı olarak burada bulunmasından başka her şey muhteşem, oda ve gözüme ilişen her şey temiz.
İlk geldiğimdeki başhekim İrfan Bey, başkaları ile görüşüyordu ama onun duymasını istediğim ses tonuyla, işleme başlamadan önce, diş filmimin çekilmesi için hekim ile görüşmek istediğimi, ifade ettim, hemşire hanıma. O, daha cevaba başlamadan İrfan Bey hemen araya girerek, çekilmesini söyledi.
Çekilen film üzerine yapılan mütalâa neticesinde üç tane implant yapılması kararlaştırıldı. Uyuşukluğun başlamasının ardından işe başlarken bir taraftan da konuşmasındaki ayrıntılı bilgi vermesiyle dikkatimi çeken Hekim Levent Bey, dişçi koltuğu psikolojisindeki hünerini gösteriyordu.
Dişimi anlatırken güzel dizayn edildiğini ifade edince, beklediğim anı yakalayarak “Kim dizayn etmiş?”, deyince, çaktırmamaya çalıştığı tebessümünün ardından “Yaratan” dedi. Hep beraber sessizce tasdik ettik, bulunduğumuz pozisyon gereği.
Sağımda hekim, solumda asistanı hanım, karşımda da siyah önlüklü gence zaman zaman, yapılan işlem hakkında bilgi veriyor, bir taraftan da istediği takımı vermesini rica ediyordu. Onlardan bir kısmı dolaptan çıkıp, bir kısmını da yerdeki valizden alan bu siyah önlüklü gencin, muhtemelen bunlara malzeme tedarik eden olduğu anlaşıldı.
Sohbetsiz durmamız, dişçi koltuğunda bile mümkün değildir, asla! Bir fırsatını bulup bir mevzu bağlantılı konuşurken, hemşire hanım, “Sigara kullanıyor musunuz?”, dedi ve hemen hayır, cevabımın ardından karşımdaki siyah önlüklü o genç, nedamet çıkarmaya başladı ve birkaç sefer bıraktığını, şimdi çok azalttığını ama artık bırakacağını da ifade edince hekimden izin isteyerek:
-Bak kardeşim, işte Hekim Bey ve işte Hemşire Hanım, bu ikisini şahit tutarak gel şurada bir söz ver! Bırak ve kurtul! Söz mü, deyince şaşırdı.
İkisi bastırdı ve kısa ısrarın ardından sigarayı bırakacağı sözünü aldık.
Niye mi anlattım bunları…
Hani, çirkin görünen ölümün o siyah peçesinin ardından sevilecek güzel noktaları bularak, mukadder olan ölümü korkuyla değil sükûnetle karşılamak sadedinde; içimizi ürperten dişçi koltuğunda, memnun kalınacak, hayra ve faydaya vesile olacak, ortamdaki ufuneti dağıtacak bir şey bulunup, işi ve işlemi tatlıya bağlamanın bir yolu vardır, demek istedim sadece.
Korku duygusu, hayatı muhafaza etmemiz için verilmiştir, tahrip ederek azap olsun diye değil. Soruyorum size, olacaklara karşı gerçekten hazır isek, korkunun bir anlamı kalır mı?
Mehmet Çetin
19 Ağustos 2020 Yeni Foça İzmir
Kesinlikle süper bir yazı hislerimize tercüman olmuş.. Allah razı olsun
Gecmiş olsun inşaallah bir daha o koltuğa oturmazsınız. Ben de vızvızdan çok korkuyorum.