Demir Risalesi’nin mütalâası 1

Avatar photoPosted by

Demir Risalesi’nin mütalâası 1

            Çalışmamız 28. Lem’a’nın Dördüncü Nüktesi’nin bir mütalâasıdır. Bir başka ifade ile o risaleden anladıklarımızı ifadedir.

Adı üzerinde mütalâa, etraflıca düşünme ve tetkik sonrası hâsıl olan fikirdir. Kalbe doğan manalar demek, daha doğru olur. Ferdîlik arz eder.

Çalışmamızda önce risale metni, sonra onun üzerinde yapılan mütalâa yer alacaktır. Makamına göre iktibaslar da yapılacak.

Giriş

Demir hakkında kısa malûmat

Latince’de Ferrum (Fe) olarak isimlendirilen demirin atom numarası 26 olup, dünyadaki en yaygın kimyasal bir elementtir. Dünyanın dış ve iç çekirdeğinin yaklaşık %80’ni demir oluşturur.

Demir, bütün metaller içinde en çok kullanılanıdır ve dünyada üretilen metallerin ağırlıkça %95’ini oluşturur. Düşük fiyatı ve yüksek mukavemet özellikleri demiri, otomotiv, gemi gövdesi yapımı ve binaların yapısal bileşeni olarak kullanımında vazgeçilmez kılar.

Belirli oranda karbon eklenmesi ile çelik veya döküm elde edilir. Yumuşak yapısı itibariyle dövülerek çeşitli şekiller verilir. Aktif metal olma özelliğinden dolayı aktif ametallerler birleşme özelliğine sahiptir. Aynı zamanda reaktif olup korozyona uğrayarak paslanabilmektedir. Elektrik ve ısı iletiminde iyidir. 1538 derecede erir, 2862 derecede kaynar. Kullanılmadığı alan yok gibidir.

Demirin kökenlerinin hikâyesi, demir elementi, yıldızların patlamasından (süpernova) doğmasıyla başlar. Demirin Dünya gibi kayalık gezegenlerdeki bolluğu, Ia tipi süpernovaların patlamalarıyla yüksek miktarda demir açığa çıkmasıyla oluştuğu düşünülmektedir

Yetişkin bir insanın vücudunda yaklaşık olarak 4-5 gram demir bulunmaktadır. Bunun yaklaşık 2,5-3 gramı kanda hemoglobinin yapısında yer alır.

Son çalışmalarda demir yiyen bakteri keşfedilir. Halomonas titanicae bir bakterinin ismi. Okyanus bilimcisi Robert Ballard, Titanik’in enkazını 1985’te bulmuştu. Deniz yüzeyinden 3.8 km derinlikteki bu enkaz, o derinliğe kadar ışığın sızmaması ve yüksek basınç nedeniyle oldukça iyi korunmuş haldeydi. Ancak aradan geçen 30 yıl içinde, bazı bakterilerin metali aşındırdığı fark edildi. Araştırmacılara göre, gelecek 14 yıl sonunda gemi enkazının bütünüyle yok olabileceği düşünülüyor. 1991’de enkazdan pas örnekleri alındığında bunların canlılarla dolu olduğu görüldü. Üstelik bu canlılardan biri daha önce bilinmeyen bir bakteri türüydü. Gemiye atfen bu bakteriye Halomonas titanicae adı verildi. Bu bakteri başka canlıların yaşayamayacağı, karanlık ve basınçlı ortamlarda, hatta tuzlu ortamlarda yaşayabiliyordu. Metal yiyen bakteriler, demir rezervlerinin oluşmasında âdeta vazifeli diye anlaşılır.[1]

Kâinat tezgahında dokunan demir

Demir madeninin oluşabilmesi için çok yüksek sıcaklıklara ihtiyaç vardır. İhtiyaç duyulan bu sıcaklık, Dünya’da olmadığı gibi Güneş’te de mevcud değildir. Güneş’in 6000 santigratlık bir yüzey ısısı ve 15 milyon santigratlık bir çekirdek ısısı vardır. Bu ise demirin oluşumu için yeterli bir sıcaklık değildir.

Demir ancak Güneş’ten çok daha büyük yıldızlarda, birkaç yüz milyon dereceye varan sıcaklıklarda oluşabilmektedir. Nova veya Süpernova olarak adlandırılan bu yıldızlardaki demir miktarı belli bir oranı geçince, artık yıldız bunu taşıyamaz hâle gelir ve patlar. Demirin uzaya dağılması da işte bu patlamalar sonucunda mümkün olur. Bütün astronomik bulgular, Dünya’daki demir madeninin dış uzaydaki dev yıldızlardan geldiğini ortaya koymuştur. Sadece Dünya’daki demir değil, bütün Güneş Sistemi’ndeki demir de dış uzaydan gelmiştir. [2]

 

[1] Fatih Satıl, https://www.zaferdergisi.com/makale/11819-demir-yiyen-canlilar-titaniki-kim-yiyor.html

[2] Mehmet Pekel, https://www.koprudergisi.com/wp-content/uploads/2024/05/Ilk-sayfa-Kopru-155-9.pdf

3 comments

  1. Ahmet Çetin’in Yeni Asya’daki köşemize yaptığı yorumudur:
    Güzel bir mütalaa. İnşaallah bu konuda çalışma yapacaklara ışık tutucu olur. Lakin birkaç noktaya temas etmek ihtiyacı hissettim. 1-Bunca mürekkep yalamaktan hasıl olan birikim ile bilim diye insanlığa sunulan bilgilere itimadım hiç kalmadı. Bilim ambalajıyla sunulan her şeye şüphe ile bakıyorum. Demirin dış uzaydan gelme tezi de buna dahil. Bunun sağlam bir gerçek olduğu nasıl ispat edilebilir ki? Yani bu tezin referansları, delil olarak sunulan verilerin kaynağı ve kumandası hep aynı melun zümrenin elinde ki o aynı zümre Allah’a ve tüm kutsallara savaş açmış bir lanetlenmiş kavim. Hedefleri de kutsal kaynakların verdiği bilgileri çürütmek amacıyla bilim adı altında veri tabanı oluşturmak. 2- Hz. Üstadın Kur’an’a hakiki bir tefsir yapabilecek heyetin özelliklerini sayarken mensup olduğu ilim dalında mütehassıs alimler olması gerekliliğine vurgu yapar. Dolayısıyla keşke bu yazıyı ve değerlendirmeyi bu konuyla ilgili ilim dalında mütehassıs biri yazsaydı diyorum. Vesselam.

  2. Nagehan’ın Yeni Asya’daki köşemize yaptığı yorumudur:
    Demir Kubbe’si ile dünyada istediği gibi at koşturan malum bozguncu, zalim kavim/devletin sırrı; ona verilen ilim/vaad..! // Demir’in indirildiği Kur’an-ı Kerim’de ayet ile sabit iken, “dış uzay” kavramı/teorisine(ki;Rahman/33); bilim dahil hemen hemen her alanda ipleri eline geçirmiş olan ifsat komitelerinin ışığında değil, yüce Kitabımız ve Peygamber(s.a.v.) efendimiz rehberliğinde(Nur/anî) bakmalıyız elbet.! // Meselâ; Kehf süresinde geçen demir ve kul/lar ve olay/lar..! // Hürmetler, Selâmet ile

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir